Keşif Sadece Bir Adım Uzakta

ANKARA

PLAKASI                   : 06


İLÇELERİ                   : Akyurt, Altındağ, Ayaş, Balâ, Beypazarı, Çamlıdere, Çankaya, Çubuk, Elmadağ, Etimesgut, Evren, Gölbaşı, Güdül, Haymana, Kahramankazan, Kalecik, Keçiören, Kızılcahamam, Mamak, Nallıhan, Polatlı, Pursaklar, Sincan, Şereflikoçhisar ve Yenimahalle


HAVAALANI            : Ankara Esenboğa Havalimanı

 

BÖLGE                        : İç Anadolu

 

GENEL BİLGİLER   : Ankara, Türkiye'nin başkenti ve nüfus bakımından en büyük ikinci ilidir. Merkezi Ankara olan ilin nüfusu 2024 yılı sonu itibarıyla 5.864.049 kişidir. İle bağlı 25 ilçe ve bu ilçelere bağlı 1425 mahallede bulunmaktadır. İl genelinde nüfus yoğunluğu 228'tir.[netleştirme gerekli] Nüfuslarına göre şehirler listesinde belediye sınırları göz önüne alınarak yapılan sıralamaya göre dünyada ise 57. sırada yer almaktadır. Coğrafi olarak Türkiye'nin merkezine yakın bir konumda bulunur ve Batı Karadeniz Bölgesinde kalan kuzey kesimleri hariç, büyük bölümü İç Anadolu Bölgesinde yer alır. Yüzölçümü bakımından Konya ve Sivas'tan sonra Türkiye'nin en büyük üçüncü ilidir.

 

KOMŞU İLLER        : Ankara ili doğuda Kırıkkale, kuzeydoğuda Çankırı, kuzeybatıda Bolu, batıda Eskişehir, güneyde Konya, güneydoğuda Kırşehir ve Aksaray ile komşudur. Coğrafi olarak Ankara, Sakarya ve Kızılırmak nehirlerinin tam ortasına kurulmuştur. Ankara ilinin yüzölçümü 25.632 km2'dir.

 

TARİHİ VE COĞRAFYASI

 

Ankara'nın zengin tarihi ve kültürel mirası, Türkiye'nin en önemli şehirlerinden biri olmasını sağlamıştır. Şehrin tarihine baktığımızda, eski çağlardan beri birçok medeniyetin izlerini taşıdığını görürüz.

Ankara'nın tarih öncesi dönemlerdeki yerleşim izleri, Eski Taş Çağı'na kadar uzanmaktadır. Hititler, Frigler, Lidyalılar, Ahamenişler, Galatlar ve Romalılar gibi birçok önemli medeniyet, Ankara ve çevresinde hüküm sürmüştür.

Hititlerin Anadolu'ya gelişi, Ankara ve çevresindeki yerleşimlerin kalıntılarıyla belgelenmiştir. Frigler döneminde Gordion gibi önemli bir merkez haline gelen Ankara, ticaretin canlı olduğu bir noktaydı. Lidyalılar döneminde de ticaretin geliştiği ve Ankara'nın öneminin arttığı bilinmektedir.

Ankara, Roma İmparatorluğu döneminde de stratejik bir konumda bulunuyordu. Perslerin Anadolu'yu işgal etmesiyle Roma İmparatorluğu'nun bir parçası haline gelen şehir, önemli ticaret yolları üzerinde bulunuyordu. Kral Yolu gibi önemli ticaret yolları, Ankara'nın gelişimine katkı sağlamıştır.

Ortaçağda, Ankara Selçuklular ve Osmanlılar döneminde önemli bir merkez haline geldi. Türk hakimiyetinin başlamasıyla birlikte Ankara, stratejik bir öneme sahip oldu. Osmanlı döneminde de Ankara'nın önemi artarak devam etti.

Ankara'nın modern tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Türk Kurtuluş Savaşı'nda Ankara, milli mücadelenin merkezi olarak belirlendi. Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğindeki Türk ordusu, Ankara'nın kurtuluşu için büyük mücadeleler verdi. Bu dönemde Ankara, Türkiye'nin başkenti olarak kabul edildi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda önemli bir rol oynadı.

Bugün Ankara, Türkiye'nin başkenti ve en büyük şehirlerinden biridir. Modern bir metropol olan Ankara, tarih ve kültürle iç içe geçmiş bir şehirdir. Tarihi yapıları, müzeleri ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülemeye devam etmektedir.

 

FESTİVALLER

 

Ülkenin merkezinde yer alan Türkiye’nin başkenti Ankara, ülkenin gelişen sanat ortamının nabzını tutuyor. Gerçekten de şehirdeki sanat ve kültür etkinliklerinin ve festivallerin ardı arkası kesilmiyor!

 

Ankara'nın en uzun soluklu uluslararası etkinliklerinden biri olan Uluslararası Ankara Müzik Festivali, 36 yıldır Sevda-Cenap And Müzik Vakfı tarafından düzenleniyor. Her yıl Nisan ayında gerçekleşen festival, Türkiye'den ve yurt dışından tanınmış sanatçılara, orkestralara ve topluluklara ev sahipliği yapıyor. Yerleşik geleneği takiben festivalin açılış ve kapanış konserleri senfonik orkestralar tarafından veriliyor. Avrupa Festivaller Derneği üyesi olan festival, her yıl programına genç yetenekleri de dahil ediyor.

 

Türkiye'nin en büyük caz festivallerinden biri olan Uluslararası Ankara Caz Festivali, Ankara Caz Topluluğu tarafından düzenleniyor. Her Nisan ayında dünyaca ünlü caz müzisyenlerinin yer aldığı festival, Türk caz sanatçılarının yurt dışında tanınmasına katkıda bulunuyor.

 

Şehrin farklı konser mekanlarında dünyaca ünlü müzisyen, grup ve orkestraları ağırlayan ve müziksever halkın merakla beklediği diğer önemli festivaller Uluslararası Şefika Kutluer Festivali, Yeni Müzik Festivali ve XJAZZ Festivali’dir.

 

Her yıl Ankara'da farklı müzik türlerine adanmış birçok müzik festivali gerçekleştiriliyor ve birçok uluslararası ve Türk sanatçı sahnede yer alıyor. Özellikle üniversite öğrencileri ve genç müzik dinleyicileri arasında popüler olanlar Nisan ayında Oxo Müzik Festivali; Mayıs ayında Bilkent MayFest ve Holifest; Eylül ayında Burn Sonance Festivali; Ekim ayında ODTÜ Vişnelik Müzik Festivali, GençFest ve Majalis Festivali ve Kasım ayında Rock Station Festivali’dir.

 

Yıl boyunca Ankara'da düzenlenen çok çeşitli film festivalleri sayesinde şehir her zaman canlı ve filmseverlerin gündemi her zaman dolu! Bu film festivallerinden biri de 1988 yılından bu yana kesintisiz olarak devam eden ve Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Ankara Uluslararası Film Festivali'dir. Festivalde filmler, kısa film, uzun metrajlı film ve belgesel kategorilerinde yarışıyor. Ayrıca, Türk sinemasının genç yaratıcılarını ve yenilikçi projelerini desteklemek amacıyla düzenlenen "Ulusal Uzun Proje Geliştirme Desteği Yarışması"nda her yıl birçok yenilikçi ve yaratıcı proje yarışıyor. Festival, her yıl uluslararası ve Türk film yıldızlarını, genç yetenekleri, yapımcıları ve yönetmenleri Ankara'da bir araya getiriyor ve sinemaseverlere zengin bir film programı sunuyor.

 

Sinemaseverler, Ankara'da düzenlenen birçok alternatif sinema festivaline katılma fırsatı da buluyor. Mayıs ayında kadın yönetmenlerin çektiği filmlerden oluşan cesur bir film festivali olan Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali; Ekim ayında göç konularına odaklanan filmlerin yer aldığı Ankara Uluslararası Göç Filmleri Festivali; her yıl 1 Mayıs'ta gösterime giren Uluslararası Emek Film Festivali ve engelliler de dahil herkesin eşit şartlarda film izlemesini hedefleyen Erişilebilir Film Festivali, farklı temalara odaklanarak küresel konulara ışık tutan film festivalleridir.

 

Ankara'nın zengin film festivali alternatifleri arasında Filmekimi Ankara, AFSAD Uluslararası Kısa Film Festivali ve her yıl düzenlenen Uluslararası 2. El Film Festivali de yer alıyor.

Elbette Ankara'nın sanat hayatı sadece film ve müzik festivalleri ile sınırlı değil. Şehrin önde gelen festivallerinden biri olan Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali, 1996 yılından bu yana yüzlerce tiyatro topluluğu ve oyuna ev sahipliği yapmaktadır. Zengin programının yanı sıra her Kasım ayında perdelerini açan festivalde atölye çalışmaları, paneller ve halkın katılımıyla söyleşiler de yer alıyor. Hem ulusal hem de uluslararası özel ve amatör tiyatro gruplarını destekleyen festival, tiyatro tutkunlarına muhteşem bir festival deneyimi yaşatıyor.

 

Ankara'da dans denilince akla gelen ilk festivallerden biri olan Uluslararası Flamenko Ankara Festivali, Türkiye'den ve yurtdışından Latin dans tutkunlarının ve dans gruplarının buluşma noktasıdır. 2007 yılından bu yana her Kasım ayında gerçekleştirilen festival, ateşli flamenko geleneğiyle mükemmel bir uyum içinde tutkulu bir program sunuyor.

 

Ankara'nın sanat sahnesini yıl boyunca canlı tutan diğer festivaller ise Mart ayında Ethos Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali; Nisan ayında ODTÜ Tiyatro Festivali; Mayıs ayında Ankara Çizgi Roman ve Sanat Festivali; Eylül ayında Uluslararası Solo Çağdaş Dans Festivali; Kasım ayında Türkiye'nin ilk komedi festivali olan Ankara Uluslararası Komedi Festivali ve Ekim ayında birçok farklı ülkeden kukla sanatçılarına ev sahipliği yapan Uluslararası Ankara Kukla Festivali’dir.

 

Gastronomi

 

Ankara'da gastronomi tutkunları, tatlıdan şaraba, ekmekten turşuya kadar gastronominin birçok farklı dalında düzenlenen festivallere katılabiliyor. Festivaller katılımcılara eğlenceli aktiviteler, yarışmalar ve stantlarda sergilenen ürünlerle lezzet dolu bir gün sunuyor. Bu festivaller arasında en popüler olanı Ankara Dondurma ve Tatlı Festivali ve Haziran ayında Enfest Sokak Yemekleri Festivali; Eylül ayında Ankara Kahve Festivali; Ekim ayında Çubuk ilçesinin lezzetli turşularını sergileyen Uluslararası Çubuk Turşu ve Kültür Festivali; Kasım ayında Ankara Break Fest ve Uluslararası Ekmek Festivali ve Şubat ayında Ankara Lezzet Festivali’dir. Şarap tutkunlarını Eylül ayında Uluslararası Kalecik Karası Üzüm Festivali, Mart ayında ise Bir Yudum Üzüm Festivali bekliyor.

 

Geleneksel Festivaller

 

Birçok antik Anadolu medeniyetine ev sahipliği yapmasıyla tanınan Ankara bölgesi çok zengin bir kültür tarihine sahiptir. Başkentte bu kültürel değerleri halka tanıtan pek çok festival olması hiç de şaşırtıcı değil.

 

Yöresel yemek ve ürünler, geleneksel spor aktiviteleri, müzik ve dans gösterileri ile yöresel bir deneyim sunan festivaller arasında Uluslararası Beypazarı Kültür, Turizm ve Tarih Festivali; Uçurtma Şenliği, Uluslararası Nallıhan İpek İğne Oya Kültür ve Sanat Festivali ve Tapduk Emre'yi Anma Etkinlikleri ve Karapürçek Yağlı Güreşleri yer alıyor.

 

Spor Etkinlikleri ve Festivalleri

 

Color Sky 5K Ankara, Ankara Dragon Festivali ve Eylül ayında düzenlenen Mamak Model Uçak ve Havacılık Festivali, Ankara'da ilgi gören sportif faaliyetler ve festivaller arasında yer alıyor.

 

GEZİ REHBERİ

 

1.    Anıtkabir

 

Anıtkabir, Ankara'nın Çankaya ilçesinde yer alan ve Mustafa Kemal Atatürk'ün anıt mezarını içeren komplekstir. Emin Onat ile Orhan Arda'nın tasarımı olan Anıtkabir'in 1944'te başlanan inşası 1953'te tamamlanmıştır. Anıt mezar binası başta olmak üzere çeşitli yapı ve anıtların yanı sıra Barış Parkı olarak adlandırılan ağaçlık alandan oluşur.

 

Atatürk'ün 10 Kasım 1938'deki ölümünün ardından naaşının, Ankara'da bir anıt mezar inşa edilene kadar Ankara Etnografya Müzesi'nde kalacağı açıklandı. Anıt mezarın inşa edileceği yeri belirlemesi amacıyla hükûmet tarafından bir komisyon kuruldu. Hazırlanan rapor doğrultusunda, 17 Ocak 1939'daki Cumhuriyet Halk Partisi meclis grubu toplantısında yapının Rasattepe'ye inşa edilmesine karar verildi. Bu kararın ardından ilgili arazide kamulaştırma çalışmaları başlatılırken yapının tasarımının belirlenmesi amacıyla 1 Mart 1941'de uluslararası bir proje yarışması açıldı. 2 Mart 1942'de sona eren yarışma sonrasında yapılan değerlendirmeler sonucunda, Emin Onat ve Orhan Arda'nın projesinin, birtakım değişikliklerle uygulanmasına karar verildi ve 9 Ekim 1944'te gerçekleştirilen temel atma töreniyle inşaata başlandı. Dört kısım hâlinde gerçekleştirilen inşaat, yaşanan birtakım sorunlar ve aksaklıklar nedeniyle planlanandan geç olarak Ekim 1953'te tamamlanırken, inşaat devam ederken dahi projede değişiklikler yapılmıştı. 10 Kasım 1953'te gerçekleştirilen bir törenle, Atatürk'ün naaşı buraya nakledildi. 1973'ten beri İsmet İnönü'nün kabrinin de yer aldığı Anıtkabir'e 1966'da defnedilen Cemal Gürsel ile 1960-1963 yılları arasında defnedilen on bir kişinin naaşları ise, 1988'de Anıtkabir'den kaldırıldı.

 

Kompleksteki ana yapı olan anıt mezar binasının Şeref Holü olarak adlandırılan kısmında Atatürk'ün sembolik bir lahdi yer alırken Atatürk'ün naaşı, bu yapının alt katındaki mezar odasında defnedilmiştir. Komplekse giriş, Aslanlı Yol adı verilen allenin başlangıcından yapılır ve bu yol, tören meydanına ulaşır. Anıt mezar, revaklarla çevrili bu alanın bir kenarında konumlanırken meydanın Aslanlı Yol'un doğrultusundaki diğer kenarında da kompleksten çıkış kısmı yer alır. Aslanlı Yol'un dört köşesi, tören meydanının çıkışı ve meydanın köşeleri olmak üzere komplekste on adet kule, iki heykel grubu ve Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi bulunur. Anıt Bloku olarak adlandırılan tüm bu yapılar, Barış Parkı adı verilen ağaçlık bir alanla çevrilidir. Yapıların betonarme olduğu kompleksteki yapıların yüzeylerinde ve zeminlerinde, farklı tiplerdeki mermer ve travertenler kullanılırken farklı yerlerde kabartma, mozaik, fresk ve oyma tekniğiyle oluşturulan süslemeler vardır. İkinci Ulusal Mimarlık Akımı üslubunda Neoklasik olan yapı, günümüzdeki Türkiye topraklarında tarih boyunca hüküm sürmüş Hitit, Antik Yunan, Selçuklu ve Osmanlı kültürlerinden izler taşır.

 

Anıtkabir'deki tüm hizmet ve işlerin sorumluluğu Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığına aittir ve burada gerçekleştirilecek etkinlikler bir kanunla düzenlenir. Türkiye'deki millî bayramlar ile Atatürk'ün ölüm yıl dönümü olan 10 Kasım günlerinde, hükûmet tarafından Anıtkabir'de resmî anma törenleri gerçekleştirilir. Bunların dışında, devlet protokolüne dâhil kişiler ile diğer gerçek ve tüzel kişi temsilcileri tarafından da törenler düzenlenir. Anıtkabir, yabancı hükûmet yetkililerinin Türkiye'ye düzenlediği resmî ziyaretlerde de zaman zaman uğradığı ve resmî törenlerin gerçekleştirildiği bir yerdir.

 

 

 

2.    Etnografya Müzesi

 

Ankara Etnografya Müzesi, Ankara’nın Namazgâh adı ile anılan semtinde Müslüman mezarlığı olan tepede kurulmuştur. Yapının mimarı Cumhuriyet Dönemi’nin önemli mimarlarından Arif Hikmet Koyunoğlu’dur. Türkiye’de müze binası olarak yapılan ilk yapıdır. Müzenin önünde bulunan bronzdan yapılmış at üzerinde Atatürk heykeli 1927 yılında İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılmıştır. Halktan toplanan eserlerle 18 Temmuz 1930 tarihinde halkın ziyaretine açılmıştır.
 
1938 yılında Atatürk’ün vefatından sonra, müzenin iç avlusu 15 yıl süreyle Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusunun geçici istirahatgahı olmuştur. Müzenin iç kısmında bulunan mermer yazıtta “Burası 10.11.1938 tarihinde sonsuzluğa ulaşan Atatürk’ün 21.11.1938 tarihinden 10.11.1953 tarihine kadar yattığı yerdir.” yazısı yer almaktadır.
 
Etnografya Müzesi Anadolu’nun Türk-İslam Dönemi'ne ait eserlerinin sergilendiği bir müzedir. Salonlarında sırasıyla, giyim-kuşam, işleme, takı, kına gecesi konulu sergi, damat tıraşı konulu sergi ile hamam kültürü konulu sergiler bulunur. Anadolu’nun çeşitli yörelerine ait dokuma örnekleri (halı-kilim), maden sanatı örnekleri ve bakırcılığa ait araç ve gereçler, kahve kültürü konulu sergi, kaşıklar, Türk odası ve sünneti töreni konulu sergiler ile Türk çini, seramik, cam, silah, yazma eserler, levhalar ve Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait seçkin ahşap eserler yer almaktadır. Ayrıca Besim Atalay koleksiyonuna ait eserlerden oluşan bir teşhir salonu bulunmaktadır.

 

 


3.    Duatepe Anıtı

 

Duatepe Anıtı Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası sayılan Sakarya Meydan Savaşı’nın yapıldığı son savunma hattı üzerindeki Gazi Tepe, Türbe Tepe ve Mangal Dağı’nın ağaçlandırılmasıyla yapılmıştır. Duatepe’de Ekim 1999 tarihinde çalışmalar başlamış ve 20 bin ağaç dikilmiş ve anıt tamamlanarak 12 Eylül 2000 tarihinde açılmıştır. Polatlı, Duatepe Anıtı otopark, bağlantı yolu, yürüme yolu, tören alanı ve anıt olmak üzere beş kısımdan oluşur. Anıt duvarlarında Duaepe’deki 81 şehidin pirinç harflerle yazılmış bilgileri yer alır. Anıtın ve heykellerin yaratıcısı Devlet Sanatçısı heykeltıraş Metin Yurdanur’dur.

 

Duatepe’nin Önemi
 
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Eylül 1921 tarihinde başlattığı taarruzla düşmandan geri alınan ilk tepedir. Duatepe düşmanın Ege Denizi'ne dökülünceye kadar kovalandığı, sonu aydınlık bir sürecin başlangıç noktasıdır.
 
Anıt simgesel olarak Anadolu halkının Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde coşkun bir ırmak gibi zafere ve uygarlığa koşma öyküsünü anlatır. Mustafa Kemal’in şahlanan atının üzerindeki figürü Türk Milleti'nin önderi olmaktan duyduğu gurur ve mutluluğu ifade eder. Geri planda yer alan Atatürk, İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak’ın heykelleri emir komuta birliğini, Halide Edip Adıvar’ın heykeli ise Türk kadınının Kurtuluş Savaşı’na katkısını anlatır. Atatürk ve yaverinin dürbünle ovayı izledikleri sahne ise biraz sonra kazanılacak olan zaferi ve ardından gelecek bağımsızlığı umutla bekleyen Türk Ulusu'nu ifade eder.
 
Duatepe, Mustafa Kemal Paşa’nın Gazi Tepe’den attan düşmesi sonucu kaburga kemiklerinin kırılmasına rağmen görevini ısrarla sürdürdüğü ve bu nedenle Türk’ün azim ve kararlılığının simgesi olmuştur. Anıtta bulunan iki bayraktan biri 38'inci Alay’ın sancağını, diğeri ise Türk Bayrağı’nı ifade eder. Ayrıca Mustafa Kemal’in şahlanan atının üzerindeki figürü, bir çoğun en çok sevdiği oyuncağı ile oynarken yaşadığı mutluluğu ve heyecanı ifade eder. 

 

 

 

4.    Ankara Kalesi

 

Ankara’nın sembollerinden biri olan Ankara Kalesi’nin tarihi, kent tarihi kadar eskidir.

 

Galatların Ankara’ya yerleşmesi sırasında var olan ve Romalılar döneminde onarım gören kalenin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. İç ve dış kale olmak üzere iki kısımdan oluşan kalenin iç surları, 7. yüzyılda Bizanslılar tarafından inşa edilmiştir.

 

Bizans saldırıları sırasında tahribata uğramış ve 9. yüzyılda Bizanslılar tarafından yeniden onarılmıştır. Dış surların ne zaman eklendiği kesin olarak saptanamamıştır.

 

Malazgirt Savaşı’ndan iki yıl sonra Selçuklular bölgeye hâkim olmuşlardır. Bu dönemde kale onarılıp genişletilmiştir. Kurulduğu tepenin yanında akan Hatip Çayı, Bent Deresi’nden 110 metre yüksektedir.

 

Kalenin 20’den fazla kulesi vardır. Dış kale Ankara’yı bir yürek şeklinde çevirir. Dört katlı olan iç kale, kısmen Ankara Taşı’ndan kısmen de toplama taşlardan yapılmıştır. İç kalenin iki büyük kapısı olup birisi Dış Kapı diğeri ise Hisar Kapısı adını alır.

 

Bu kapı üzerinde İlhanlılara ait bir kitabe bulunmaktadır. İç kale, yükseklikleri 14-16 metre arasında değişen beşgen şekilli 42 kuleden oluşur. Kuzeybatı kısmında Selçuklu hükümdarının yaptırdığı onarımları gösteren bir yazıt bulunmaktadır. Bugün kale içinde Osmanlı Ankara’sından kalan çok sayıda ev bulunmaktadır. Bunların bazıları onarılarak lokanta, dükkân vb. olarak kullanılmaktadır.

 

 

 

5.    Anadolu Medeniyetleri Müzesi

 

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara Ulus'ta Atpazarı olarak adlandırılan semtte, Ankara Kalesi’nin dış duvarının güneydoğu kıyısında yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki Osmanlı binasından oluşmaktadır. Bu yapılardan biri Mahmut Paşa Bedesteni diğeri Kurşunlu Han’dır.

 

Mahmut Paşa Bedesteni’nin Fatih dönemi başvezirlerinden Mahmut Paşa tarafından 1464-1471 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Kurşunlu Han ise Fatih dönemi başvezirlerinden Mehmet Paşa’nın İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki imaretine vakıf olarak yaptırılmıştır.1881 yılındaki yangından sonra terk edilen her iki yapı daha sonra Atatürk’ün isteği ile Anadolu’dan toplanan eserleri sergilemek amacıyla uzun yıllar süren yenileme çalışmaları sonucunda müzeye dönüştürülmüştür.

 

Bedestenin orta bölümünde yer alan kubbeli mekânın büyük bir kısmının onarımının 1940 yılında bitirilmesi ile eserler yerleştirilmeye başlanmış, 1943 yılında binaların onarımı devam ederken orta bölüm ziyarete açılmıştır. Müze yapısı 1968 yılında son şeklini almıştır. Bugün idari bina olarak kullanılan Kurşunlu Han’da araştırmacı odaları, kütüphane, konferans salonu, laboratuvar ve iş atölyeleri yer almakta, Mahmut Paşa Bedesteni ise teşhir salonu olarak kullanılmaktadır.

 

Tarihi yapıları, köklü geçmişi ile bugünlere gelen Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 19 Nisan 1997 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde 68 müze arasından birinci seçilerek "Avrupa'da Yılın Müzesi" unvanını elde etmiştir. 

 

Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde Anadolu arkeolojik eserleri Paleolitik Çağ’dan başlayarak günümüze kadar, kronolojik bir sırayla sergilenmektedir.

 

 

 

6.    Hacı Bayram Veli Cami

 

Hacı Bayram Veli Cami, Bayram Sokak'ta Augustus Meydanı'nda yer alır. Taş kaideli, tuğla duvarlı kiremit çatılı bir camiidir. Planı uzunlamasına dikdörtgen olan cami, doğusunda Augustos Tapınağı duvarına, güneyde Hacıbayram Veli Türbesi'ne dayanmıştır.

 

Kuzeyde ve batıda haremin yarıdan fazlasını kaplayan son cemaat yeri sonradan ilave edilmiştir. Kare taş kaideli, silindirik tuğla gövdeli ve iki şerefeli minare türbenin güneydoğu duvarında yükselir. Dışta alt pencereler sivri kemerli taş nişlerle kuşatılmıştır. Alçı şebekeli üst pencereler sivri tuğla kemerlidir. Son cemaat yerinde, ayrıca; dikdörtgen ara pencereler sıralanır. Son cemaat yerinin güneye bakan çıkıntı duvarında yeşil sırlı tuğlaya benzer yağlıboya ile sülüs yazı ile “Kelime-i Tevhid“ yazılıdır.

 

Harem tek sahınlıdır ve kasetleme işçiliği ile yapılmıştır. Ahşap tavanlıdır. Kuzeyde ahşap kadınlar mahfili yer alır. Tavan, kenarlarda çeşitli çiçek desenleriyle süslü bir pervaz ile çevrilidir. Haremde duvarlar pencere üstlerine kadar, yenilenmiş olan çinilerle kaplıdır. Müezzin mahfilinin altında eski çiniler mevcuttur. Bunlar 18'inci yüzyıla ait Kütahya çinileridir. Kalıplama tekniği ile yapılmış olan mukarnas nişli mihrap sonradan boyanmıştır. En dışta mukarnas frizi ile kuşatılmıştır. Tepesi mazgal gibi palmet yaprakları ile taşlanmıştır. İkinci bordürde neshi yazı ile “Kelime-i Tevhid“ tekrarlanır. Üçüncü bordür yıldızlar meydana getiren çokgenlerle doldurulmuştur. Dördüncü bordür yine “Kelime-i Tevhid” in tekrarlandığı neshi yazı ile süslenmiştir. Taklit kündekari tekniği ile yapılmış ahşap üzerine boyalı minber kaliteli bir işçilik sergiler.
 
Camide ahşap üzerine boyalı bütün nakışlar Nakkaş Mustafa tarafından yapılmıştır. Camii Haci Bayram-ı Veli’nin torunlarından Mehmet Baba tarafından 1714 tarihinde tamir ettirilmiştir. İlk yapılışı 1427–1428 tarihlerinde olan camii, tavan, mihrap-minber işçiliği süslemesi, müezzin mahfili altındaki çinileri ve tavan yapımı ile tamamen 17'nci yüzyıl sonu 18'inci yüzyıl başı Ankara camilerinin karakterini kazanmıştır. Tamir kitabesi de bunu gösterir. Hacı Bayram Veli Cami Ankara’nın en önemli camilerindendir.

 

 

 

7.    Gençlik Parkı

 

Altındağ İlçesi'nin Ulus Semti'nde bulunan gençlik parkı, Ankara'nın tarihi parklarından biridir. Cumhuriyet‘in ilk yıllarında Ankara‘nın planını yapmak üzere davet edilen Hermann Jansen, Gençlik Parkı‘nı çağdaş bir eğlence-dinlence mekânı olarak tasarlamıştı. Böylelikle hem Ankara Çayı‘nın bataklık alanı kurutulacak hem de Cumhuriyet‘in yeni başkentinde yaşayanlar için kentsel açık ve kamusal alanların kullanımı konusunda bir örnek oluşturulacaktı. Plan, 1936‘da Atatürk‘ün başkanlığında yapılan bir Bakanlar Kurulu toplantısında onaylanmış, Gençlik Parkı 19 Mayıs 1943 Gençlik ve Spor Bayramı‘nda açılmıştır.

 

1933 yapımı Sergi Evi 1946 yılında Opera‘ya dönüştürülmüş, 1951‘de İtalyan lunaparkı açılmış, sağlık müzesi, heykelleri ve gezinti yolları ile park kamusal alanın nitelikli temsilcisi olmuştur. 1957 yılında halkın demiryolu sevgisini artırmak üzere Eskişehir Cer Atölyesi‘nde üretilen iki küçük buharlı lokomotif "Mehmetçik" ve "Efe" 1750 metrekarelik mesafeyi Havuzbaşı ve Esmen istasyonları arasında gidip gelerek kat etmeye başlamıştır. Daha sonra Ada Lokantası, Fenerbahçe Restoranı ve Göl Gazinosu açılmıştır.

 

275 bin metrekare alan üzerine kurulan park, 2008-2009 yıllarında revize edilmiş olup, 44 bin 296 metrekare havuz alanı ve 70 bin 422 metrekare çim alan yer almaktadır. 1.029 metrekare çocuk oyun alanı, 25 bin metrekare lunapark, 10 bin metrekare opera binası ile 8 bin metrekare, 638 kişilik Ankara'nın en büyük tiyatro salonlarından Ankara Büyükşehir Belediye Tiyatrosu bulunmaktadır. 

 

 

 

8.    Hamamönü

 

Hamamönü, Ankara ilinin Altındağ ilçesinde bulunan tarihi bir semttir. Semtte bulunan 19. yüzyıl sivil mimarlık örneği tarihi binalar, restore edilerek bölge yeniden canlandırılmıştır.

Hamamönü, adını bir Türk boyu olan Oğuzların Bayındır boyu beylerinden Karacabey’in yaptırdığı çifte hamamdan almıştır. Tarihi Karacabey Hamamı burada bulunmaktadır. İstiklal Marşı’nın yazıldığı ve günümüzde Mehmet Akif Ersoy Müze Evi olarak kullanılan yapı ve bu yapının içerisinde yer aldığı Mehmet Akif Ersoy Parkı da Hamamönü’ndeki önemli duraklardandır.

 

Hamamönü, Ankara’da kültürel ve sanatsal faaliyetlerin yoğun biçimde gerçekleştirildiği yerlerden biridir.

 

Canlı müzik konserleri ve film gösterimleri gibi etkinliklere ev sahipliği yapan Hamamönü, Ankara’da yılın her döneminde ziyaret edebileceğiniz ve gezebileceğiniz bir yerdir. Sanat Sokağı’ndaki tarihi evlerde geleneksel el sanatlarıyla uğraşan sanatçıların eserlerini görebilir; el ürünleri pazarında ise yerel halkın el emeği üretimlerini satın alabilirsiniz.

 

Hamamönü, özellikle Ramazan aylarında geleneksel etkinliklere de ev sahipliği yapmakta olup ziyaretçilerin hoşça vakit geçirdikleri bir uğrak yeri olarak ilgi görmektedir.

 

 

 

9.    Kuğulu Park

 

Kavaklıdere semtinde yer alan bu park kuğuları ile ünlüdür. Havuzda kuğular ve ördekler parkın içinde gezinirler. Çocuk bahçesi ve kafeterya halkın hizmetindedir. Ankara merkezde yer alan bu park, muhteşem tabiatı ve ev sahipliği yaptığı kuğuları ile şehir dışından gelenlerin mutlaka görmek istedikleri bir durak olmanın haricinde Ankarılaların da stres attıklar, şehir içinde orman havası soludukları bir noktadır.

 

Ankara'nın sembollerinden olan Kuğulu Park, özellikle kış aylarında kar yağışı ile doyumsuz manzalar, muhteşem görüntüler vermektedir.

 

 

 

10.    Ulucanlar Cezaevi Müzesi

 

Ulucanlar Cezaevi 1925 yılında kurulmuş olup, 2006 yılında Sincan Cezaevi’ne aktarılarak kapatılmıştır. 2011 yılının Haziran ayında ise Altındağ Belediyesi tarafından onarılmış ve Ulucanlar Cezaevi Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

 

Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde 81 yıl boyunca düşünceleri yüzünden hapse girmiş gazeteci, yazar, şair, siyasetçi gibi kişilerin ayrıntılı bilgileri, ailelerinden temin edilmiş özel eşyaları ve cezaevinde iken çekilmiş fotoğrafların sergilendiği avlular bulunmaktadır.

 

 

 

11.    Maden Tetkik Arama Şehit Cuma Dağ Tabiat Tarihi Müzesi

 

Türkiye’nin ilk ve en büyük tabiat tarihi müzesidir. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü bünyesinde 7 Şubat 1968 tarihinde, kurumun arazi çalışmalarında toplanan örneklerin sergilenmesi ve depolanması amacıyla kurulmuştur. Müze, yerleşke içinde yapılan yeni binasında hizmet vermeye devam etmektedir. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden derlenmiş, doğa tarihini anlatan çok sayıda fosil, kayaç, mineral ve maden örnekleri müzede sergilenmektedir. Üç kattan oluşan müzenin giriş katında uzaya yolculuk yapacak, güneş sistemi içindeki gezegenleri yakından tanıyacak, ay taşı, yıldırım taşı ve uzayın postacıları olan gök taşlarını inceleme fırsatı bulunmaktadır.

 

Görme engelli vatandaşlar için hazırlanmış özel bölüm ile de Türkiye’de bir ilk uygulamaya daha imza atılmıştır. Okul öncesi ve ilkokul öğrencileri için eğitim alanı ve sosyal etkinlikler için sergi alanı, kafeterya ve konferans salonu da binanın giriş katında yer almaktadır. Geçmiş yaşantıların kanıtları olan omurgalı ve omurgasız hayvanlara ait fosiller ve bitki fosilleri, 140 milyon yıl öncesine ait etobur dinazorlar, Maraş Fili ve balina iskeleti müzenin birinci katında yer alırlar.

 

Diyorama Bölümü (Türkiye’nin hayvan ve bitkilerine ait canlandırma vitrinleri), mağara modeli, çökelme ortamını gösteren maket ve Prehistorya (tarih öncesi insanların kullandığı alet ve malzemelerin sergilendiği) bölümü yine müzenin birinci katında yer alır. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden mineraller, süs taşları ve kayaç örnekleri ile Türkiye’de madenciliğin tarihine ilişkin örnekler müzenin ikinci katında yer alır.

 

Müzeyi ziyaret etmek isteyen gruplar http://www.mta.gov.tr/v3.0/muze/randevu adresinden randevu alabilirler.


Enerji Parkını ziyaret etmek isteyen gruplar http://www.mta.gov.tr/v3.0/muze/randevu-enerji-parki adresinden randevu alabilirler.

 

 

 

12.    Cumhuriyet Müzesi

 

Cumhuriyet Müzesi ya da II. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası 1923 yılında Mimar Vedat Tek tarafından Cumhuriyet Halk Fırkası toplantı yeri olarak tasarlanmış bodrum üzerine iki kat olarak kesme taştan inşa edilmiştir. Ancak o dönem I.TBMM binası yeterli gelmeyince meclis binası olarak düzenlenmiş ve 18 Ekim 1924 tarihinde hizmete açılmıştır.  Bina; Türk Siyasi tarihinde önemli yeri olan II. TBMM, 1924-1960 yıllarında Atatürk ilke ve devrimlerinin gerçekleştirilmesi, önemli yasaların çıkarılması, uluslararası anlaşmaların imzalanması ve çok partili sisteme geçiş gibi Türkiye siyasi tarihinin önemli olaylara tanıklık etmiştir.

 

Müze giriş kapısının karşısında yer alan Genel Kurul Salonu, 1924-1960 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonu olarak kullanılmış ve seçim dönemlerine göre milletvekili sayısı 610 milletvekiline kadar çıkmıştır. Salonda toplam 116 adet milletvekili sırası bulunmaktadır. 1924-1960 yılları arasında bu salonda Atatürk ilke ve devrimleri gerçekleştirilmiş, çağdaş yasalar çıkarılmış, önemli antlaşmalar yapılmış, çok partili sisteme geçiş sağlanmıştır. Atatürk 15 Ekim - 20 Ekim 1927 tarihleri arasında 6 gün süre ile 36 saat 33 dakika boyunca süren “Büyük Nutuk”u bu salonda okumuştur.

 

Girişin sağında yer alan odalarda ise 36 yıllık dönemde görev yapmış olan ilk üç Cumhurbaşkanı; Mustafa Kemal Atatürk, Mustafa İsmet İnönü ve Mahmut Celal Bayar’ın kişisel eşyalarının sergilendiği odalar yer almaktadır.

 

Yapı, Selçuklu ve Osmanlı bezeme motiflerinin yer aldığı ahşap tavan süslemesi, kemerler, saçaklar ve çinileri ile dönemin mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Binanın ön kısmı onarım ve yenilenmelerden sonra düzenlenerek 30 Ekim 1981 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır.

 

 

 

13.    Ankara Resim Ve Heykel Müzesi

 

I. Ulusal Mimarlık Dönemi'nin en görkemli yapılarından biri olan Ankara Resim ve Heykel Müzesi binası, 1927-1930 yılları arasında “Türk Ocakları Merkez Binası” olarak inşa edilmiştir. 1926 yılında açılan yarışmada, Atatürk’ün direktifleriyle Namazgâh Tepesi’nde Etnografya Müzesi’ni yapan Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu'nun projesi birinci olmuş ve yapının inşasına başlanmıştır. Böylece Ankara’nın tam kalbinde yer alan Tepe’nin günümüze uzanan silueti şekillenmiştir.

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Buradan ayrılmayı istemiyorum. Yapan eller sağ olsun” diyerek bahsettiği Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’nun bizzat kendi elleriyle yaptığı tezyinatlarla süslü Türk Salonu, geleneksel motiflerle bezeli görkemli konser salonu ve modern yöntemlerle sergilenen paha biçilemez eserlerin bulunduğu Ankara Resim ve Heykel Müzesi, aynı zamanda birçok ilke de ev sahipliği yapmıştır. Bina, 1975 yılının Aralık ayında resmen Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne Resim ve Heykel Müzesi olarak kullanılmak üzere tahsis edilmiştir. O yıllarda hayatta olan binanın mimarı Arif Hikmet Koyunoğlu’nun nezaretinde aslına ve yeni amacına uygun bir şekilde restore edilen bina, 2 Nisan 1980 tarihinde törenle müze olarak hizmete açılmıştır. Müze, Asya-Avrupa Sanat Bienali, ulusal-uluslararası sergi organizasyonları, çeşitli sempozyumlar, toplantılar, konferanslar ve konserler gibi etkinliklerle Ankara'nın kültür ve sanat ortamına yeni bir renk ve hareketlilik getirmiştir.

 

Müze binası, 1976 yılında Millî Eğitim Bakanlığı’ndan -Osman Hamdi Bey’in “Silah Taciri”, V. Vereshchagin’in “Timur’un Mezarı Başında”, Zonaro’nun “Genç Kız Portresi”, Emel Cimcoz (Korutürk)’un “Türk Çocuğunun Atatürk’e Şükranı”- isimli değerli eserlerle birlikte teslim alınmış; bu eserler müze koleksiyonunun ilk parçaları olarak kayda geçmiştir.

 

Müzede 2019 Aralık ayından itibaren bina ve eserler üzerinde başlatılan modern müzecilik anlayışına uygun kapsamlı restorasyon ve onarım çalışmalarının ardından “Başyapıtlar” adlı yeni daimi sergisi ve sanatçılara saygı niteliğinde hazırlanan “Zamansız İzler” geçici sergisi ile birlikte 28 Aralık 2020 tarihinde hizmete açılmıştır.

 

Ankara Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonuna, görsel sanatlar alanında 19. yüzyılın sonundan günümüze kadar Türkiye’de değişen sanat anlayışlarına ve belli başlı tarihsel süreçlere tanıklık etme olanağı sağlayan toplam 3601 adet eser bulunmaktadır.

 

Türkiye’nin görsel sanatlar anlamında yüzyılı aşan tarihinin en önemli arşivlerinden biri olan koleksiyon; Devlet Resim ve Heykel Sergileri’nde ödül alan çalışmalar, kamu kurum ve kuruluşlarından devir, satın alma ve bağışlarla oluşturulmuştur. Koleksiyon; resim, heykel, seramik, özgün baskı, Türk süsleme sanatı ve fotoğraftan oluşmaktadır.

 

Ankara Resim ve Heykel Müzesi, kurulduğu ilk günden bu yana hem eşsiz koleksiyonu hem de ulusal ve uluslararası sergi organizasyonları, çeşitli sempozyumlar, toplantılar, konferanslar ve konserler gibi etkinliklerle Ankara'nın kültürel ve sanatsal hayatının önemli uğrak noktalarındandır.

 

 

 

14.    Gordion Antik Kenti

 

Anadolu’nun en önemli arkeolojik alanlarından biri olan Gordion Antik Kenti, 2023 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.

 

Gordion Antik Kenti, İç Anadolu Bölgesi’nde, Ankara il merkezinin yaklaşık 90 kilometre güneybatısında ve Polatlı ilçesinin yaklaşık 18 kilometre kuzeybatısında, Yassıhöyük mahallesinde yer alır.
 
4500 yıllık uzun bir zaman dilimi süresince Gordion ve çevresindeki yerleşim çok az kesintiye uğramıştır. Yaklaşık olarak MÖ 2500 yıllarında Gordion’da başlayan yerleşim, günümüzde antik kentin bitişiğinde yer alan Yassıhöyük’te halen devam etmektedir. Bu durum Gordion’u en uzun süre yerleşimin görüldüğü, dünyanın nadir alanlarından biri yapmaktadır.

 

Doğudaki (Asurlular, Babilliler, Hititler) ve batıdaki (Yunanlılar, Romalılar) büyük imparatorlukların kesişme noktasında yer alan Gordion, Ege ve Akdeniz'i Yakın Doğu'ya bağlayan ticaret yolları üzerinde stratejik bir konuma sahiptir.
 
Gordion, MÖ 1. binyılın başlarında, özellikle en ünlü kralı Midas'ın hükümdarlığı sırasında, Küçük Asya'nın çoğunu kontrol eden Frigya Krallığı’nın en iyi belgelenmiş yerleşim yeridir. Frigya'nın politik ve kültürel merkezi olan Gordion ve çevresi, tanıklık ettiği Frig uygarlığını tanımak için önemli bir arkeolojik alandır.

 

Gordion ve çevresinde çok az sayıda Frig yazıtı bulunduğundan, Frig uygarlığına ilişkin bilgiler öncelikle arkeolojik kanıtlar sayesinde elde edilmektedir.

 

Gordion Antik Kentinden çıkarılan buluntular, Gordion Müzesi’nde sergilenmektedir.

 

 

 

15.    Ankara Evleri

 

Kentin eski yerleşme bölgelerinde, özellikle de Kaleiçi bölgesinde görülen evlerdir. Sayılı örnekleri 17, 18 ve 19uncu yüzyıllardan kalmış olan Ankara Evleri daha çok ahşap ve kerpiçten yapılmış, çoğunlukla iki katlı yapılardır. Bu evlerin alt kat avlusunda hizmetlilerin odaları, birinci katta ev sahibinin oturduğu odalar bulunur. Genellikle evin dışında ve bir yanı acık merdivenden, “seyregah ya da sergah” denilen sütunlu, dört bir yanı acık, ustu kapalı bir taraçaya çıkılır. Odalar sokağa seyregah ve pencerelerle açılır. Konuk, toplantı ve yatak odaları ikinci katta yer alır. Evlerin tavanlarında tavan göbeklerinde, kapılarda ve diğer bölümlerinde geometrik, rumi ve hatai motifli süslemeler görülür. Günümüzde bazı evler turistik amaçlı olarak kullanılmaktadır.

 

 

 

16.    Sakarya Şehitleri Ve Zafer Anıtı Müzesi

 

Sakarya Meydan Savaşı sırasında şehit düşen askerler anısına Polatlı İlçesi'nin Şehitler Kaşı mevkiinde dikilen anıt 28 Ekim 1973 tarihinde ziyarete açılmıştır. Sakarya Şehitler Anıtı; anıt gövdesi, heykeller ve müzeden oluşur. Anıt gövdesi 915 rakımlı tepeden başlayıp başlangıçtan itibaren daralarak, 420 basamaklı yol boyunca 970 rakımına kadar yükselir. Yolun iki yanında yer alan sütunlar, savaşın üstün düşman güçlerine karşı kazanıldığının ifadesidir. Merdivenli yolun sonunda, Türk Ordusu’nun kazandığı zaferin öyküsünü dile getiren kabartmalar ve müze yer almaktadır. Müzede; Sakarya Meydan Savaşı'na ait belgeler ve çeşitli fotoğraflar sergilenmektedir.

 

 

 

17.    Ulus Cumhuriyet Anıtı

 

Ulus Meydanı’nda yer alır. Anıt, Kurtuluş Savaşı kahramanlarına Türk Ulusu’nun bir armağanı olarak 1927 yılında dikilmiştir. Yan yüzünde stilize edilmiş iki kurt başı vardır. Ön yüzünde bir eliyle arkadaşlarını savaşa çağıran, diğeri ufukları gözleyen iki Türk Askeri canlandırılmıştır. Gövdenin sağ yüzünde, kabartma Atatürk ve arkadaşları Başkumandanlık Meydan Savaşı’nda tasvir edilirken; sol yüzünde şanlı Türk Bayrağı’nı selamlayan istila ordusu canlandırılmıştır. Gövdenin üst kısmında “Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri! Dumlupınar 1922” yazılıdır. Arkada devrilmiş bir çınar ağacı Osmanlı İmparatorluğu’nu ve onun gövdesinden fışkıran genç bir fidan yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eder. Arka yüzde mermi taşıyan kadın figürü, Türk kadınlarının Kurtuluş Savaşı’ndaki kahramanlığının bir hatırasıdır. En üstte Atatürk, Başkumandanlık kıyafeti ile at üzerindedir.

 

 

 

18.    Tacettin Sultan Cami Ve Dergahı

 

Hamamönü Semti Sümer Mahallesi Taçlı Sokak'ta Karacabey İmareti yakınında bulunan cami, aynı adı taşıyan türbeye bitişiktir. Kesme taş duvarlı olup, kiremit çatılıdır. Planı uzunlamasına dikdörtgen olup, son cemaat yeri vardır. Türbe batısında yer alır. Kuzeybatısında yükselen kare kaideli, silindirik gövdeli minaresi taştan yapılmıştır. 1901–1902 yılları arasında Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır.

 

 

 

19.    Elmadağ Kayak Merkezi

 

Elmadağ Kayak Merkezi Ankara’ya 26 kilometre uzaklıkta Elmadağ ilçesine bağlı Yakup Abdal köyünde yer alır. Kayak tesisleri ve dağ evinin bulunduğu Elmadağ ilçesi, kış aylarında yerli ve yabancı turistlerin rağbet ettiği bir kayak ve dağcılık merkezidir.

 

Elmadağ kayak merkezinde kışın kar kalınlığı 30–40 santimetreyi bulmaktadır. Karın yerde kalış suresi ortalama 105 gündür. Merkezde 650 metrelik bir kayak parkuru ve 300 ve 650 metrelik 2 adet teleski bulunmaktadır.

 

Kayak merkezinde, lokanta ve kafeteryası bulunan turistik bir tesis olan Elmadağ dağ evinin yanı sıra bazı kurum ve kuruluşların kendi çalışanları için yaptırdıkları tesisler de bulunmaktadır.

 

 

 

20.    Beypazarı Yaşayan Müze

 

Türkiye’nin ilk uygulamalı kültür müzesi olan Beypazarı Yaşayan Müze halk yaşamı ve onun ürettiklerini sergileme düşüncesiyle 23 Nisan 2007 tarihinde eğitimci ve kültür bilimci Dr. Sema Demir tarafından kurulmuştur. 20'nci yüzyılının hemen başlarında inşa edilmiş tipik bir Osmanlı Dönemi Türk evinde hizmet veren Yaşayan Müze aynı zamanda küçük boyutlarda da olsa açık hava müzelerinin Türkiye’deki ilk örneğidir. Bilindiği üzere, açık hava müzelerinin kullandığı sergileme tekniği, bağlamı kurgulamaya yöneliktir. Çeşitli canlandırma teknikleri ve etkileşimli sergileme yöntemlerini kullanan Yaşayan Müze de bu geleneğin Türkiye’deki temsilcisi durumundadır.

 

Kurulduğu günden bu yana “Geç Osmanlı Döneminde İlan-ı Aşklar, Gelin Kınan Kutlu Olsun, Masal Masal İçinde, Masal Yaşayan Müze İçinde, Milli Mücadelenin Kadın Kahramanları, Mitolojiden Tarihe Tufan ve Aşure” olmak üzere 15’ten fazla sergi ve etkinlik düzenleyen Yaşayan Müze'de çalışmaların içine ziyaretçi alınmaktadır. Yaşayan Müze geçmişimizin zengin ve köklü kültürünü ziyaretçilere göstermesinin ötesinde ziyaretçilerine bu kültürü uygulama ve yaşatma olanağı vermektedir. Burada etkinliklerin merkezinde yer alan ziyaretçiler kültürü etkin bir şekilde öğrenirler.

 

 

 

21.    Kurtuluş Savaşı Müzesi (Birinci TBMM Binası)

 

Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi binası olarak kullanılan yapı, döneminde parti binası olarak inşa edilmiştir. 1916 yılında İttihat ve Terakki Fırkası binası olarak yapımına karar verilmiştir. Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın emriyle Mimar Salim Bey tarafından bina projelendirilmiş ve proje yapım işi ise Askerî Mimar Hasip Bey'e verilmiştir. Hasip Bey, binanın büyük bölümünü başarı ile bitirmiş ancak çatı ve diğer bölümler, sürmekte olan savaş, yaşanan malzeme sıkıntısı ve İttihat ve Terakki Fırkasının kapanması gibi nedenlerle tamamlanamamıştır.

 

Birinci Dünya Savaşı sonrası, Mondros Mütarekesi şartları gereğince bir grup İngiliz ve Fransız askeri Ankara'ya gelmiş, Fransız askerlerinin başındaki komutan ise henüz çatısının bir bölümü örtülmemiş olan bu binanın ilk odasını makam olarak kullanmıştır.

 

19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkmasından sonra Havza ve Amasya genelgeleri yayımlanmış; Erzurum ve Sivas kongreleri yapılmış, Mustafa Kemal Paşa, Ankara'yı Millî Mücadele'nin merkezi olarak seçmiş ve Temsil Heyeti ile birlikte 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelmiştir. İstanbul’un işgalinden birkaç gün önce ise yabancı birlikler Ankara’yı terk etmiştir.

 

16 Mart 1920'de İstanbul İngilizler tarafından resmen işgal edilmiş ve 18 Mart 1920'de Meclis-i Mebusan kendini feshetmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920'de açılmasına karar verildiğinde, Ankara'da Meclisin toplanabilmesi için gerekli büyüklük ve donanıma sahip bir binanın bulunmadığı görülmüştür. Bu şartlar altında, inşası yarım kalan İttihat ve Terakki Fırkası binasının Meclis binası olarak kullanılması kararlaştırılmış, Ankara halkı, Ankara’da bulunan 20. Kolordu askerleri ve Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti büyük destek vermiştir. Böylece Meclis binası, Ankaralıların evlerinden ve Ulucanlar'daki Numune Mektebinden getirilen kiremitlerle, halkın fedakârlıkları ile tamamlanmıştır.

 

23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılan bina, daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Merkezi olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin temeli olan Hukuk Mektebi burada kurulmuş, bina mektebe kısa bir süreliğine ev sahipliği yapmıştır. 1957 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Komisyonunca alınan kararla müzeye dönüştürülmek üzere çalışmalara başlanmış ve 23 Nisan 1961 tarihinde "Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi" adıyla halkın ziyaretine açılmıştır.

 

23 Nisan 1981 tarihinde ise "Kurtuluş Savaşı Müzesi" adını alan müze, günümüzde TBMM Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı bünyesinde hizmet vermektedir.

 

I. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Açılışı
 
23 Nisan 1920’de Ulus’taki binanın etrafında binlerce kişi Meclisin açılışını heyecanla beklemiştir. Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde kılınan cuma namazını takiben coşkulu bir törenle açılan Meclis, 115 temsilci ile ilk toplantısını yapmıştır. En yaşlı üye sıfatıyla geçici başkanlık görevini üstlenen Sinop Mebusu Şerif Bey’in açılış konuşmasının ardından, Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa söz alarak Meclisin hangi azalardan teşekkül edeceğine dair aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:

 

“Yüce Meclisiniz bildiğiniz gibi olağanüstü yetkilere sahip olarak yeniden seçilmiş saygıdeğer milletvekilleriyle, taarruz ve işgale uğramış saltanat merkezinden canlarını kurtararak buraya gelen saygıdeğer milletvekillerinden oluşmuştur. Kaçıp gelebilecek milletvekilleriyle birlikte bir Yüce Meclisin meydana getirilmesi ancak yeni uygulanan seçim tarzıyla söz konusu olmuştur. Bu anda Meclisiniz yasal olarak toplanmış bulunmaktadır.”

 

Meclisin 24 Nisan 1920 günü yapılan ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa oy birliğiyle Meclis Başkanlığına seçilmiştir. Mustafa Kemal Paşa bu toplantıda uzun ve anlamlı bir konuşma yapmış; “Artık Yüce Meclisin üzerinde bir güç yoktur.” diyerek Meclisin önemini vurgulamıştır.

 

Kurtuluş Savaşı, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın başarılı yönetimi ve Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinde alınan hayati kararlar sonucunda zaferle sonuçlanmıştır. 20 Ocak 1921'de Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 05 Ağustos 1921'de Mustafa Kemal Paşa'ya "Başkomutan"; 19 Eylül 1921'de "Gazi" unvanı ile “Mareşal” rütbesinin verilmesi, 12 Mart 1921'de İstiklal Marşı ve 1 Kasım 1922'de Saltanatın Kaldırılması bu Mecliste kabul edilmiştir. Öte yandan 23 Ağustos 1923'te Lozan Barış Antlaşması, 13 Ekim 1923'te Ankara'nın Başkent Oluşu ve 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in İlanı da bu Meclis çatısı altında onaylanmış, Gazi Mustafa Kemal Paşa Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Bina bir süre sonra ihtiyaçları karşılayamaz hâle gelmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında birçok yapıda imzası bulunan mimar Vedat Tek tarafından yapılan ve 18 Ekim 1924’te faaliyete başlayan II. Meclis binasına geçilmiştir.

 

 

 

22.    Harikalar Diyarı

 

Yaklaşık 771 bin metrekaresi yeşil alan, 330 bin metrekaresi yol ve meydanlar, 40 bin metrekaresi otopark alanı, 67bin metrekaresi yapı alanı ve 92 bin metrekaresi de su alanları olarak planlanan Harikalar Diyarı içinde, çocuklar için 25bin metrekarelik bir alanda kurulmuş bir Masal Adası da yer alır. Özel bir peyzaj ve ışıklandırma sistemiyle yapılan Masal Adası’nda, çeşitli masal kahramanlarının kendilerine has mekanlarında canlandırıldığı ve filmlerinin gösterildiği 12 adet cep sineması bulunmaktadır. Bu bölümde; Ergenekon adlı Türk destanında adı geçen Asena isimli dişi kurt, bir Türk kahramanı olan Tarkan, Dede Korkut hikayelerinde destanı anlatılan Boğaçhan yer alırlar. Halk edebiyatımızda saygın bir yeri olan halk şairimiz Karacaoğlan, hiciv ustası ve bilge Hoca Nasrettin, masal kahramanlarımız Keloğlan gibi şahsiyetler, masal dünyasının şaheserlerinden Alaaddin ile Sihirli Lambası, Geleneksel Türk Tiyatrosu'nun vazgeçilmez kahramanları Hacivat ve Karagöz aynı mekanı paylaşırlar. Yabancı kahramanlar arasında ise Roma dönemi çizgi film kahramanı Asteriks, Taş Devri kahramanları Fred Çakmaktaş ve Ailesi ile evrensel insani değerleri yansıtan J.Swift’in unlu eseri Gulliver’in Seyahatleri’nde adı geçen Dağ Adam, Amerikan yaşam tarzının bir kesitini yansıtan Red Kit ve Daltonlar gibi karakterler sergilenmektedir.

 

Parkta, 2 bin 800 metrekarelik bir alanda, 550 kişilik büyük ana salon ve 2 yarı salondan oluşan bir nikah salonu, göl ve 5 bin kişilik yarı açık göl anfisi, kıyı çay bahçesi, Anadolu mutfağının örneklerini sergileyen Anadolu Sofrası Lokantası, deniz ürünleri lokantası, atıştırma mutfakları, büfeler ve su depoları yer alır. Büyük bir yönetim binası, 350 kişilik modern toplantı salonu, sergi, sinema ve tiyatro salonları bulunan parkta özürlülerin de yararlanabileceği açık ve kapalı yüzme havuzları bulunur. Futbol, basketbol, voleybol, hentbol sahalarını da içeren parkta, kır kahvesi, kafeteryalar, piknik alanları, otoparklar, bisiklet ve yaya yolları bulunmaktadır. Türkiye’nin en büyük parkı olan Harikalar Diyarı, başkent ve yakın çevresine hizmet verecek olan 1 milyon 300 bin metrekarelik alanıyla aynı zamanda Avrupa kıtasının da en büyük kentsel parklarından birisidir.

 

 

 

23.    Rahmi M. Koç Müzesi

 

Ankara Kalesi ana giriş kapısının karşısında yer alan Ankara Rahmi M. Koç Müzesi 2005 yılında ziyarete açılmıştır. Ankara’nın ilk sanayi müzesi olan Rahmi M. Koç Müzesi tarihi Çengelhan ve Safranhan olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır.

 

Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılan Çengelhan, günümüze kadar ayakta kalmayı ve özgünlüğünü koruyabilmeyi sağlamış nadir yapılardandır. Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç’un iş hayatına başladığı yıllarda kullandığı bir dükkâna da ev sahipliği yapan Çengelhan, 2003-2005 yılları arasında gerçekleştirilen restorasyon çalışmasında aslına uygun olarak yeniden yapılandırılmıştır. Nisan 2005’de ise Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’na bağlı bir müze olarak ziyarete açılmıştır.

 

Safranhan ise 1511 yılında yaptırılmış ve tipik bir Anadolu kervansarayı olarak hizmet vermiştir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında cezaevi olarak kullanılan han, 2016 yılına kadar süren restorasyon çalışmalarından sonra müzenin uzantısı olarak ziyarete açılmıştır.

 

Küçük modellerden buhar motorlarına ve klasik otomobillere kadar zengin bir çeşitliliğe sahip müze 32 odada denizcilikten karayolu taşımacılığına, havacılıktan tıp alanına kadar pek çok sanayi kolunun geçmişini gözler önüne seren 4 binden fazla objeye ev sahipliği yapmaktadır.

 

Ankara Rahmi M. Koç Müzesi Tatil Günleri: Pazartesi, dini bayramların arife ve birinci günü

 

 

 

24.    Hava Kuvvetleri Müzesi

 

Hava Kuvvetleri Müzesi, İstanbul Yolu'nun 12'inci kilometresinde kurulmuş olan Şaşmaz Mevkii'nde yer alır. 18 Eylül 1998 tarihinde hizmete giren müzenin resmi açılışı Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı, ülkemizin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen tarafından gerçekleştirilmiştir. Türk Hava Kuvvetleri demirbaş kaydında bulunan her türlü uçak, silah, mühimmat, yer savunma sistemleri gibi zengin bir koleksiyon tasnif edilerek çağdaş müzecilik anlayışı ile açık sergi alanında sergilenmektedir. Hava Kuvvetleri Müzesi, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın kullanmış olduğu bu uçaklardan bir adet eğitim uçağı ve bir adet av-bombardıman uçağının pilot köşkü içine ziyaretçiler girebilmektedir.

 

Müze kapalı sergi alanında ise Türk ve dünya havacılığına ilişkin önemli olaylar ve Türk Hava Kuvvetleri tarihçesi kronolojik olarak çeşitli fotoğraf, maket ve canlandırmalarla sergilenmektedir. İlk yerli uçaklarımızın ölçekli modelleri, büstler, flamalar ile Osmanlı Dönemi'nden günümüze hava, subay ve pilot kıyafetleri, Hava Şehitleri köşesi ile yine bu alanda bazı şehitlerimize ve Türk havacılık tarihinde önemli yer tutan pilotlara ait kişisel eşyalar ile biyografileri yer almaktadır. Müzenin sinevizyon salonunda havacılık temalı çeşitli gösterimler yapılmakta, birinci katta bulunan kafeteryası ziyaretçilere hizmet vermekte ve bahçesinde çocuklar için bir oyun alanı bulunmaktadır. Ayrıca sosyal etkinlikler kapsamında her yıl müzenin kuruluş yıldönümüne rastlayan aylarda Plastik Model Uçak Yarışması yapılmaktadır.
 
Okul gruplarının gezileri için randevu alınması gerekmektedir. Okul gruplarının ziyarete gelirken ziyaret tarihi, saati ve  ziyaretçi sayısının yer aldığı okul müdürlüğünün resmi yazısını beraberlerinde getirmeleri gerekmektedir.

 

 

 

25.    Ankara Üniversitesi Oyuncak Müzesi

 

Ankara Üniversitesi Oyuncak Müzesi 23 Nisan 1990 tarihinde Türkiye’nin ilk oyuncak müzesi olarak Prof. Dr. Bekir Onur tarafından ziyarete açılmıştır. Müzenin amacı, Türkiye’de hızlı değişim süreci içinde kaybolma tehdidi altındaki oyuncakları korumaktır. Bu amaç bağlamında müze oyuncak aracılığıyla, sanayi tarihi, kültür tarihi, eğitim tarihi ve çocukluk tarihi konularında yapılan araştırmalara destek vermektedir.

 

Oyuncak müzesi geleneksel çocuk oyun ve oyuncaklarının çeşitli örneklerinin de sergilendiği bir müze olmasıyla Türkiye’de çocuk kültürünün araştırılmasına hizmet eden bilimsel bir kuruluştur. Yerli, yabancı, sanayi ürünü ve el yapımı 2 bin dolayında oyuncak bulunan müzede koleksiyon beş ana bölümde toplanmaktadır.

 

 

 

26.    İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi

 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1924 yılında kurulan Türkiye İş Bankası, milli iktisat tarihi açısından büyük önem taşıyan bugüne kadarki birikimini toplumla paylaşmak üzere, Ankara Ulus’taki tarihi binayı İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi'ne dönüştürdü.

 

Müzeye, Bankanın kurucusu Atatürk’ün, askeri zaferlerin ancak iktisadi zaferlerle kalıcı olabileceği vizyonu çerçevesinde “Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi” adı verildi. Müzede, Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren ülkemizin iktisadi bağımsızlık yolunda attığı büyük adımlar, Bankanın tarihi ile birlikte ele alınıyor.

 

Ankara Ulus’ta müzeye dönüştürülen tarihi binanın bodrum katındaki kiralık kasa bölümü ile giriş ve birinci katlarında orijinal olarak korunan özel tarihi alanlar ziyarete açıldı. Zemin ve birinci katlarda ayrıca, Bankanın iktisadi bağımsızlık tarihine dair koleksiyonunda yer alan fotoğraf, belge, obje ve filmler sergileniyor. İkinci katta, Bankanın iletişim faaliyetlerini ve toplumsal katkılarını anlatan “Türkiye İş Bankası İftiharla Sunar” başlıklı kalıcı bir sergi kurgusu yer alıyor.

 

Atatürk’ün misafir edildiği salon da görülebilir.

 

Tarihi bina, İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından 1929 yılında İş Bankası’nın 3. Genel Müdürlüğü olarak inşa edildi. Atatürk’ün Çankaya Köşkü’ndeki çalışma odasını da tasarlayan Selahattin Refik Sırmalı tarafından dekorasyonu yapılan 90 yıllık tarihi bina, hizmete açıldığı ilk günlerden itibaren Ankara’nın simge yapıları arasında yer aldı.

 

 

 

27.    Cumhurbaşkanlığı Atatürk Müze Köşkü

 

Cumhurbaşkanlığı Çankaya Yerleşkesi içinde yer alan Atatürk Müze Köşkü, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1921-1932 yılları arasında konut ve çalışma mekânı olarak kullandığı evdir.

Pembe Köşk’e taşınıncaya kadar Gazi Mustafa Kemal’in ikametgahı olan, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında çok önemli olaylara tanıklık eden, Atatürk’ün, Cumhuriyet’in kurulması dâhil, devrimleri planladığı bu yapı 1950 yılında müze olarak halka açılmıştır. 

 

Yapıda ve eşyalarda meydana gelen bozulmaları durdurabilmek amacıyla 2002–2007 yılları arasında kapsamlı bir bakım ve onarım çalışması başlatılmış, bu çalışmalarla birlikte yapının bir müzeden çok, kullanıldığı dönemi yansıtan bir ‘konut’ olarak sergilenmesi için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Restorasyon çalışması tamamlanan Atatürk Müze Köşkü 19 Nisan 2007’de tekrar ziyarete açılmıştır.

 

Rehber eşliğinde gezilen Atatürk Müze Köşkü’nde Mustafa Kemal Atatürk’ün köşkteki yaşamının yansıtılması ve ziyaretçilere yaşamın devam ettiği bir ev içerisinde oldukları duygusunun yaşatılması amaçlanmıştır.

 

 

 

28.    Mehmet Akif Ersoy Edebiyat Müze Kütüphanesi

 

Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Savaşı sırasında I. TBMM Burdur Mebusu iken, kendisine hayranlık duyan Tacettin Şeyhi tarafından selamlık bölümü kendisine tahsis edilen bu evde yaşamış ve İstiklâl Marşı'nı bu evde yazmıştır.

 

Mehmet Akif Ersoy Edebiyat Müze Kütüphanesi, yüksek avlu duvarları ile çevrili olup bahçesine küçük avlu kapısından girilmektedir. Bahçenin ortasında yer alan bina iki katlı ahşap bir Ankara evidir. Üst kata çıkan tahta tırabzanlı merdiven boyunca Ersoy'a ait fotoğraflar bulunmaktadır. Üst katta dinlenme ve toplantı odası yer almıştır. Evin en gösterişli alanı olan toplantı odasının tavanı, ortada kalem işleriyle süslü altıgen bir göbek bulunan yöresel Ankara tavanıdır.

 

Müzede Mehmet Akif Ersoy'a ait kitaplar, cep saati, gözlük, tesbih ve büyük şairin yüzünün kalıbı teşhir edilmektedir. İstiklal Marşı’nın 90. kabul yıldönümü olan 12 Mart 2011 tarihinde hizmet vermeye başlayan müze kütüphanesi “Avrupa Birliği Destinasyon Ödülü” kazanmıştır.

 

 

 

29.    Türk Telekom Telekomünikasyon Müzesi

 

Türk Telekom Telekomünikasyon Müzesi eğitim, bilim ve teknoloji müzesi olarak iletişim alanında aktif, eğitici anlayışıyla hazırlanmış ilk ve tek uygulamalı müze olarak nitelendirilmektedir. Hızla gelişen iletişim teknolojisinin tarihi boyutu dokunarak, kullanarak ve uygulama yapılarak görülebilen Telekomünikasyon Müzesi, sergilenen 402 parça eser ile ziyaretçilere adeta zamanda yolculuk yaptırmaktadır.

 

Asıl hedef kitlesi eğitim kurumları olan bununla birlikte tüm yaş gruplarına da hitap eden müze, iki sergileme, bir uygulama salonu olarak düzenlenmiş iç içe 3 salondan oluşmaktadır.
 
Türk Telekom Telekomünikasyon Müzesi Tatil Günleri: Hafta sonu, resmi tatiller ve dini bayramlar


Türk Telekom Telekomünikasyon Müzesi Giriş Ücreti: Ücretsiz

 

 

 

30.    75'İnci Yıl Cumhuriyet Eğitim Müzesi

 

75. Yıl Cumhuriyet Eğitim Müzesi 1988 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açılmıştır. Türkiye’de bir ilk olarak faaliyete geçen Eğitim Müzesi, Atatürk Lisesi yanında geniş bir bahçe içinde ve tek katlı müstakil bir binada hizmet vermektedir. Müzede eğitime yönelik materyaller bulunmaktadır.

 

Müzeyi Ankara’daki ilk ve ortaöğretim öğrencileri ile üniversitelerin öğretmenlik bölümünde eğitim gören öğrenciler her yıl planlı olarak ziyaret etmektedir.

 

 

 

31.    PTT Pul Müzesi

 

Ulus semtinde yer alan Milli Emlak ve Eytam Bankası binası yenilenerek 2013 yılında PTT Pul Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Müzede, haberleşme tarihi, geçmişten günümüze postada kullanılan malzemeler, tarihimize ışık tutan eserlerin yanı sıra, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi pulları, konulu pullar (Atatürk, Tarih, Turizm, Doğa, Spor, Taşıt, Kültür Varlıklarımız), çocuk pulları, dünya pulları, posta kartları, ilk gün ve özel gün zarflarına da yer verilmiştir. Ayrıca müze içinde çocukların oyunlar oynayabileceği ekranlar, sinema ve çok amaçlı salonların yanı sıra etkileşimli uygulamalar için atölye, çeşitli kurum ve kişi kullanımları için sergi salonu bölümleri ve ziyaretçilerin dinlenebileceği kafeterya ve çeşitli pulların satın alınabileceği satış bölümlerine de yer verilmiştir.

 

 

 

32.    Atatürk Orman Çiftliği Müze Ve Sergi Salonu

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu ve çocukluk günlerini geçirdiği Selanik şehrindeki evin benzeri olan Atatürk Evi, Ankara’da kendisi tarafından kurulan Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde yer alır. 10 Kasım 1981 tarihinde ziyarete açılmıştır. Binanın ölçüleri, içine konulan eşyaların ölçü, desen ve biçimleri Selanik’teki evin aynısı olup, yerleştirme düzeni de aslına uygun olarak yapılmıştır.

 

Ev bodrum katı ile beraber üç katlıdır. Binaya arka kısımda yer alan taş merdivenli kapıdan girilir. Bodrum katında yönetim odası, kütüphane ve kiler bulunmaktadır. Üst katta bir sofa, misafir odası, sandık odası, Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın odası, Atatürk’ün çalışma odası ve yatak odası vardır.

 

Giriş ücretsizdir.

 

 

 

33.    Gökyay Vakfı Satranç Müzesi

 

Gökyay Satranç Müzesi, Altındağ Belediyesi sınırları içerisinde, merkezi bir konumda tarihi dokuyu yansıtan eski Ankara evi mimarisinde hizmete açılmıştır. 1008 metrekarelik alan içerisinde 110 ülkeden 710  satranç takımının 4 ana tema üzerinde sergilendiği satranç müzesinde kültürel çağrışımlarla farklı bir yolculuğa çıkılabilir.

 

Akın Gökyay’ın 1975 yılında başladığı ve 412 satranç takımına ulaşan satranç koleksiyonu 31 Ocak 2012 tarihinde Guinness Rekorlar Kitabına girmiş; Türkiye’deki tescilli, ilk ve tek satranç koleksiyonudur.

 

 

 

34.    Göksu Parkı

 

Ankara’nın 100 gün gibi kısa bir sürede hizmete giren en önemli dinlenme ve eğlenme merkezlerinden birisidir. Toplam kullanım alanı 508 bin metrekaredir. Bu alanın 141 bin metrekaresini sini gölet alanı oluşturur. Gölet içinde gezi amaçlı kullanılan Missisipi Gemisi ve kayıklar, gölün doğal güzelliğini oluşturan ada ve sazlıkların yanı sıra, işletmelere ait 9 adet yüzen iskele bulunmaktadır. Toplam yeşil alanı 250 bin 200 metrekare olup bu alan üzerinde 98 bin 700 ağaç, ağaçcık ve çalı dikilidir.

 

Park, su ve yeşilin bir arada olduğu sosyal, kültürel ve sportif amaçlı kullanılabilecek birçok alandan oluşmaktadır. Bunlar arasında, Yelken Kaskatlı Ada Restoran, Tepe Restoran, cay bahçeleri, sinema salonunun bulunduğu 1 bin metrekarelik piknik alanı yer alır. Türkiye’de ilk kez uygulanan eğlence ve adrenalin bir arada yaşandığı Dağ Kızağı da parkın etkinlikleri arasında yer alır. İskele boyunca uzanan 1,6 kilometrelik yürüme yolu, kuşbakışı seyir imkanı sağlayan deniz feneri ve daha birçok etkinlikleriyle Ankara’nın görülmeye ve gezilmeye değer gözde mekanları arasındadır.

 

 

 

35.    Kocatepe Cami

 

16'ıncı yüzyıl estetiği ile 20'inci yüzyıl teknolojisinin bütünleşmesinden oluşan Kocatepe Camii emsali olan camilerle ortak özellikleri taşır. Dört minaresi ile Selimiye Cami'sini, merkezi kubbe ve yarım kubbeleri ile de Sultan Ahmet Cami'sini andırır. 64x67 metre (4288 metrekare) ölçüsündeki asıl cami (harem) kısmı, 48,5 metre yüksekliğinde ve 25,5 metre çapında bir ana kubbe ile örtülüdür. Ana kubbe etrafında dört yarım kubbe yer alır. Bu yarım kubbeler 12 kubbe ile genişletilmiştir. Kubbeler geleneksel tarzda kurşunla kaplanmıştır. 

 

Asıl cami kısmına, kündekari (ahşap geçme) tarzında yapılmış bir ana kapı ve dört yan kapıdan girilir. Caminin Kuzey kısmındaki ana giriş kapısı önünde yer alan ve 2 bin 400 metrekare alanı kaplayan revaklı avluyu, bir mermer şadırvan süsler. Revaklar 14 metre yüksekliğinde 26 kubbe ile örtülüdür. Revaklı avluyu çevreleyen kubbelerle, caminin yan giriş kapıları kubbelerinin alemleri mermerden, ana ve yan kubbelerle minarelerinin alemleri altın varak ile kaplı bakırdan yapılmıştır. 88 metre yükseklikteki üçer şerefeli dört minareye hem merdiven hem asansörle çıkılır. Asıl cami bölümü olan ana mekanı “U“ şeklindeki mahfiller sarar. Bu mahfiller iki kat olarak uygulanmıştır. Böylece hem harem kısmına özel bir görünüm, hem de mekan kazandırılmıştır. Mahfillere, ana mekana bakan yüzleri mermerle kaplı altı merdivenden çıkılır. Merdivenlerden çıkarken, sahanlıklar hizasına, ana mekana bakan balkoncuklar yapılmıştır. Bu suretle merdiven çıkışlarına ferahlık getirilmiştir. 

 

Mihrap, 10 metre yüksekliğindedir ve beyaz mermerden imal edilmiştir. 8,70 metre yüksekliğindeki minber, özel süslemelerle işlenmiş mermerden yapılmıştır. İç süslemede klasik Osmanlı mimarisi örnek alınmış; malzeme olarak çini, mermer, sarı maden, altın varak ve özel boyalar kullanılmıştır. Ana kubbe ve aslan göğsü yazıları pirinç malzemeden dekope tekniğiyle yazılmış ve altınla kaplanmıştır. Kuşak yazıları ise mermer kaplama olup, yine altın kaplamadır. Caminin iç süslemeleri arasında ayrı bir yeri olan vitraylar, özel camdan imal edilmiş olup, klasik Osmanlı tarzı ile modern tarz arasında bir geçiş teşkil ederler. İç aydınlatma için bir adet ana avize, 32 adet uydu avize, 4 adet köşe avize kullanılmıştır. Isıtma sistemi, tabandan ısıtma tarzında, merkezi Hacı Bayram Camii sistemle gerçekleştirilmiştir. Projesi Hüsrev Tayla ve Fatih Uluengin’e ait olan caminin klasik Osmanlı mimarisini yansıtmasına karşın, konferans salonu, otopark, süpermarket, idari büro gibi yan bölümler çağdaş mimariye göre yapılmış, ancak caminin klasik üslubuna uydurulmuştur.

 

 

 

36.    Jandarma Müzesi

 

Jandarma Teşkilatı’nın tarihini ve günümüzde ulaştığı seviyeyi her yönüyle tanıtmak ve bu askeri kültür mirasını gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla kurulan Jandarma Müzesi, 21 Kasım 2005 tarihinde açılmıştır. Müzenin giriş katında Osmanlı Devleti dönemi sergi salonu birinci katında ise Cumhuriyet Dönemi sergi salonları yer almaktadır. Bu salonlarda Jandarma Teşkilatı’nın tarihi gelişimi, silahlar, kıyafetler, fotoğraflar ve bilgi panolarıyla tarih sırasına göre anlatılmaktadır.

 

ANKARA'DA NE YENİR - İÇİLİR?

 

İsim *
Mesaj *