PLAKASI : 09
İLÇELERİ : Merkez, Bozdoğan, Buharkent, Çine, Didim, Efeler, Germencik, İncirliova, Karacasu, Karpuzlu, Koçarlı, Köşk, Kuşadası, Kuyucak, Nazilli, Söke, Sultanhisar, Yenipazar
BÖLGE : Ege
HAVAALANI : Aydın Çıldır Havalimanı
GENEL BİLGİLER : Binlerce yıl önce Büyük Menderes Irmağının suladığı bereketli ovalar üzerine kurulmuş Aydın doğanın kültürle kucaklaştığı ve Türkiye’de turizmin başladığı ilk illerden biridir. Aydın, eşsiz nitelikteki antik çağın kent ve tapınakları ile muhteşem doğal güzelliklere sahiptir. Kent coğrafi konumundan ötürü çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış ve her bir uygarlık bölgede kendi izlerini bırakmıştır. Antik çağın Afrodisias, Milet, Alinda, Didyma, Nysa, Priene, Magnesia gibi önde gelen kentlerinde doğa filozofları Thales, Anaksimender ve Anaksimenes’i, tarihçi ve coğrafyacı Hekatais’u, şehir plancısı ve mimar Hippodamos ile İsidoros’u yetiştirmiş olan Aydın; Kuşadası ve Didim gibi sahil ilçeleriyle turizm açısından Türkiye’nin önde gelen kentlerinden biridir.
Günümüzde yüz binlerce turist ilimizi ziyaret etmekte, antik çağ kentlerinde geçmişin izleriyle buluşmakta, eşsiz flora ve faunasıyla doğayı olabildiğince gözlemlemektedir.
KOMŞU İLLER : Aydın'ın kuzeyinde İzmir ve Manisa, doğusunda Denizli, Güneyinde Muğla yer alır. Batı sınırları ise Ege Denizi kıyıları çizer. İlin denizden yüksekliği 40 metredir.
TARİHİ VE COĞRAFYASI
Aydin, Bati Anadolu Bölgemizde tarih ve uygarligin izlerini tasiyan, dünyanin ender yerlerinden biridir.
Tarihin çesitli evrelerindeki degisik kültür birikimlerinin açik bir müzesidir. Tarihi M.O. 7000 yilina dayanan bu topraklarda yerlesen ilk insanlar, nerelere nasil yerlestikleri ile ilgili el yapimi kayitlar mevcuttur. Bu eserlerde M.O.5000 yilindaki koy kültürü, M.O.3000 yilinda sehir devletleri kültürüne dönüsmektedir. Yeni gelenler M.O.2000 yilindan itibaren devlet kurarak Anadolu kültürüne katkida bulunmuslardir. MÖ.. 14. VE 12. yy da Ege ve Dogu Akdeniz'in her yanina dagilan halk topluluklari kavimler halinde Ege kiyilarina kadar geldiler. Bu göç sonucunda Hitit devleti, Troia Kralligi, Miken kolonileri yikilmistir. Bu kavimlerden Atoller ve Ionlar Bati Anadolu' da, Büyük ve Küçük Menderes ovalarina yerlestiler ve Lidya Kralligi bünyesinde 12 kiyi kenti kurdular, site denilen bu kentlerde deniz ticareti gelistirildi. Siyaset, sanat, bilim, felsefe, mimarlik, alaninda da Sosyo-kültürel etkinlikler yarattilar.
Üçgözler (TRALLES) Lidya döneminde, Tralleis kenti, Karya, Kilikya, Iran ve Suriye ve Uzak Dogudan gelen ticaret mallarinin toplandigi ve Ege limanina gönderildigi dagitim merkezi durumundaydi. Ayrica Büyük Menderes vadisinde yetistirilen ürünler Milet limanindan Yunanistan, Roma, Misir ve Fenike'ye ihraç edilmekteydi. Nitekim Lidya gerek kendi kaynaklari gerekse topladigi vergilerle olaganüstü gelisti, bölge ekonomisinde önderlik etti. Dünyanin ilk parasini darp eden (basan) ülke oldu.
Frigler, Anadolu'da ilk büyük devleti kurdular. M.O.1200 yilinda Büyük Menderes'in yukari platosuna yerlestiler.Frigler'in Trak Kavimlerinden oldugu Iiliryalilar'in saldirisi üzerine Bogazlar'dan geçerek Geldiklerini, Hitit kralligini yiktiklari biliniyor. lonlar'in M.O.1200 yilinda Gediz ve Büyük menderes ovalarinda kurmus olduklari sehirlerin en Önemlisi Milet sehri idi. lonlar felsefede önemli asamalar yaptilar. Matematik ve Astroiiomi bilgini Thales (Tales) her seyin ana elementinin su oldugunu ileri sürdü; Lidyalilar'la Modyalilar arasinda yapilan savastaki günes tutulmasi olayini önceden hesapladi. Miletli diger bir bilgin Anoksimandros, her seyin baslangicinin "sinirsizlik-sonsuzluk" oldugunu ileri sürdü. MÖ..5.YY da Irandan gelen Perslerin istilasi sonucunda dogu kültürü ile tanisan Bati Anadolu kentlerinde Greko-Pers denilen yeni ve özgün bir kültür sentezi olustu. M.O.546 yilinda Lidya krali Krezüs, Pers krali Kyros (Kurus) ile yaptigi savasi kaybedince, Ion sehirleri Pers Kralligi'na baglandilar. Persler'in hosgörüsüz davranislari kolonileri ile sehirlerin baglarini kopardi. M.O.500 yilinda karisikliklar basladi. Perslerin bölgedeki egemenligi Makedonya'nin basina Aleksandr gelene dek devam etti ve Helenistik dönem basladi. Tüm bu istilalar sirasinda Tralleis odaksal konumu nedeniyle askeri üs olarak kullanilmistir. MÖ.. 1.ve 2. Yy.da Roma yönetimi altinda kalan bölge, ekonomik, ticari ve kültürel alanda önemli gelismeler gösterdi. Romalilarin yerel kültürü benimsemeleri, kaynaklari, yollari ve ticareti gelistirmesiyle yöredeki antik kentler, özellikle Efes, Milet, Tralleis, Aphrodisias kalkindi, büyük boyutlu anitsal yapilarla donatildi.
MS.. 4. Y.Y. sonlarinda Roma imp.nun ikiye ayrilmasiyla Anadolu tümüyle dogu Roma diger bir deyisle Bizans egemenliginde kaldi. Antik tapinaklar kiliseye, tiyatrolar savunma kulelerine dönüstürüldü.Düz alanlarda bulunan kentlerin çevreleri yüksek surlarla koruma altina alindi. Ramsey' e göre Tralleis açik alanlardan, bir çayin sürükleyip getirdigi tas yiginlarinda olusmus bir tepe üzerine alindi.Böyle bir ortamda, 10.YY. dan itibaren devam eden Türk göçleriyle gelen Türkmenler kirsal alanlari hemen hemen bosalmis olarak buldular. Anadolu'daki erken dönem Türk kolonizasyonu sistematik bir fetih olmaktan öte küçüklü büyüklü göç gruplarinin Anadolu'ya gelerek kirsal yöre halklariyla uzlasmasi ve ekonomik kaynaklari paylasmasidir.
Türkler denizlere ulasmadikça uluslararasi ticaretin disinda kalacaklarini gördüklerinden Anadolu yarimadasini çevreleyen yabanci kusatmasini kirarak denizlere ulastilar. Önceleri merkezi otoritenin ortadan kalkmis olduguna sevinen Latinler, bölgeye daha önceleri göçle gelmis olan Türkmen topluluklari ile yeni gelenler arasindaki yakinlasma ile yüzyüze geldiler. Böylece belli bir isim (Aydin Beyligi) ve bayrak altinda Ege denizinin Anadolu kiyilarinda siyasi ve ekonomik gücü elde eden Türkmenler denizcilikle tanismislardir. Aydin beyliginin hükümdarlari kültür, sanat ve bilim hayatina önem vermislerdir. Yörede günümüze ulasan cami, medrese, türbe gibi mimari eserlerin yanisira çesitli kütüphanelerde bulunan degerli el yazma eserler bulunmaktadir. Aydiogullari Beyligi, 14. Yy.in sonlarinda Osmanli Devletine katilmistir. Osmanli Imparatorlugunu son döneminde bati Anadolu'da yayginlasan çetecilere "EFE" denilmistir. Genelde Ege kirsal alaninda tek tek ya da gruplar halinde yasayan gözüpek dürüst, mert kisilerdir. Baskanlari "Efe", yardimcilari "Zeybek" ve "Kizan" adiyla anilir. Efelik 10.y.y.' in sonunda Yusuf Pasa ile baslamis olup, en bilinenleri, 17.y.y. da Sivri Bölükbasi, 19.y.y. da Atçali Kel Memet ve nihayet 20.y.y. da Yörük Ali' dir. Bu efeler adaletsizlige ve haksizliga ugradiklari gerekçesiyle hükümete baskaldiran silahli eylemcilerdir. Zenginden alip fakire vermisler, milli mücadele yillarinda kurtulus yanlisi savasçilar olmuslardir. Milli mücadele yillarinda bölgenin Yunanlilarca isgali karsisinda yörenin yurtsever asker, aydin ve din adamlari efeleri yurt savunmasina davet etmisler ve Yörük Ali Efe grubu olusturulmustur. Az sayida, daginik halde Yunan askerleriyle mücadeleye giren Yörük Ali Efe ile birlikte Demirci Mehmet Efe ve maiyetindekiler giderek artan direnis göstermis ve Yunan askerlerinin geri çekilmelerini saglayarak çok etkili olmuslardir. Düsman isgalinden kurtulus günü olan 5 Eylül Kuyucak, Nazilli, 6 Eylül Söke, 7 Eylül Aydin'da her yil törenlerle kutlanmaktadir.
FESTİVALLER
Aydın, zengin tarihi ve kültürel dokusuyla öne çıkan bir şehir olarak birçok etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır. Vatandaşlar, Aydın'da düzenlenen festival ve şenlikleri yakından takip ederek hem eğleniyor hem de şehirlerinin kültürel mirasını daha yakından tanıma fırsatı buluyor. Aydın'daki festivaller arasında yerel geleneklere dayanan etkinliklerden, sanat ve müzik festivallerine kadar birçok çeşit bulunmaktadır. Haberimizde, Aydın'daki çeşitli festival ve şenlikleri detaylarıyla ele alıyor ve hangi etkinliğin şehir sakinleri tarafından en çok ilgi gördüğünü inceliyoruz.
1- Keşkek Festivali
Yer: Dedebağ, Karacasu
Keşkek, Aydın mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden biridir ve UNESCO'nun "somut olmayan kültürel miras" listesinde haklı bir yer edinmiştir. Festivale hazırlıklar genellikle geceden başlar ve sabahın erken saatlerinde yöre halkı seferber olur. Dev kazanlarda pişirilen keşkek, kokusuyla tüm çevreyi sarmalar.
Her yıl, Türkiye'nin dört bir yanından insanlar bu muazzam etkinliğe katılmak için akın ederler. Kazanların etrafında toplanarak keşkek ikram edilir, sohbetler edilir ve dostluklar pekiştirilir. 2023 yılı itibariyle 741.'si düzenlenen keşkek hayrı, geçmişiyle gurur duyulan ve gelecek nesillere aktarılmak istenen kıymetli bir etkinliktir.
2- Deve Güreşi Festivali
Yer: Aydın genelinde
Devecilik, Aydın kültüründe önemli bir yere sahiptir. Birçok ilçede her yıl düzenlenen bu festivale yöre halkından ve çevre illerden yoğun ilgi gösterilmektedir. Davul-zurnanın eşlik ettiği bu festivallerde, develer rakipleri ile güreşir. Kazanan deve sahipleri para ve çeşitli hediyeler ile ödüllendirilir. Güreşten bir gün önce ‘Halı Gecesi’ adı verilen etkinlikler gecesi düzenlenir.
3- Yılan Balığı Festivali
Yer: Serçin, Söke
Bafa Gölü kıyısında bulunan Serçin Mahallesi, farklı bir lezzete sahip olan Yılan Balığını tanıtmak için düzenlenir. Her yıl Mart ayında düzenlenen bu festival, Yılan Balığının Bafa Gölü’nden başlayıp Sargasso Denizine kadar uzanan 6 bin kilometrelik yolculuğuna dikkat çekiyor. Festivale katılan misafirlere ızgara Yılan Balığı ikram edilerek bu lezzetin tanıtımı yapılıyor.
4- Giritliler Festivali
Yer: Kuşadası, Söke
Bahar aylarında Kuşadası ve Söke’de yapılan Giritliler festivali, Girit kültürünü yaşatmak, zengin gastronomik mirasını tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla düzenlenmektedir. Girit'in eşsiz yöresel lezzetlerinin tadına bakabileceğiniz festivalde; eğlenceli atölye etkinlikleri, Girit'e özgü müzikler, ilgi çekici söyleşiler, etkileyici fotoğraf sergileri, enerjik dans gösterileri ve unutulmaz konserler sergileniyor.
5- Kültür ve Sanat Şenliği Taze İncir Festivali
Yer: Buharkent
Ülkemizin en kaliteli ve lezzetli incirleri Aydın’da yetişiyor. Buharkent’te her yıl düzenlenen bu festival incir üretimini desteklemek ve adını tüm dünyaya duyurmak amacıyla düzenleniyor. Çeşitli etkinlikler ve incir dağıtımı yapılan festivale yoğun ilgi gösterilmektedir.
6- Didim Veganfest
Yer: Didim
Türkiye'nin ilk vegan festivali, Aydın'ın tescillenmiş temiz havasıyla ünlü Didim ilçesinde düzenlenmektedir. Bu etkinlik, vegan ve vejetaryen beslenme prensiplerine odaklanan, özel bir vegan köyünün oluşturulduğu benzersiz bir organizasyondur. Dünya genelindeki diğer vegan festivallerinden ayrılan bu etkinlik, özellikle endüstriyel vegan ürünlerin değil, daha çok yerel lezzetlerin ön plana çıktığı bir atmosfere sahiptir. Bu festival, sadece sağlıklı beslenmeye odaklanmakla kalmaz, aynı zamanda yerel kültürün ve lezzetlerin önemini vurgular.
7- Antep Fıstığı Festivali
Yer: Hacıköseler, Yenipazar
Yenipazar ilçesinde 50-60 bin Antep fıstığı ağacı bulunmakta ve bu değerli ürün diğer illere gönderilmektedir. Aydın'ın verimli topraklarından gelen bu armağan, Antep Fıstığı'na hak ettiği değeri vermek amacıyla düzenlenen bir festivalle kutlanır. Yenipazar'ın köylerinden ve çevre ilçelerden birçok vatandaş, festivale katılmak için bir araya gelir. Festival boyunca, yetiştirilen Antep fıstıkları katılımcılara dağıtılarak çeşitli eğlenceler düzenlenir.
8- Malgaç Köprüsü Kuvay-i Milliye Direnişi Anma Günü
Yer: Sultanhisar
24 yıldır düzenlenen anma programı, milli mücadeleye katılmış Yörük Ali Efe ve arkadaşlarının düşmanlara karşı yaptığı ilk baskını anmak ve gelecek nesillere aktarmak için düzenlenir.
9- Yenipazar Pide ve Gastronomi Festivali
Yenipazar
Yenipazar Pidesi, ülkemizde meşhur bir lezzettir. Bu festival, çeşit çeşit pidelerin sunulduğu ve yöresel ürün pazarlarının kurulduğu bir etkinlik olarak düzenlenmektedir. Amacı, Yenipazar Pidesi'ni tanıtmak ve gastronomi alanında lezzetleri keşfetmektir.
10- Nysa Çilek Festivali
Atça, Sultanhisar
50 yıldır düzenlenen bu festival, yerli ve yabancı misafirleri bir araya getiriyor. 3 gün süren etkinlikte Nysa Antik Kenti ve bölgede yetişen çilekler tanıtılmaktadır. Festival, halk oyunları, sergiler, panayırlar ve güzellik yarışmaları gibi çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
11- Çam Fıstığı Festivali
Koçarlı
Her yıl Mayıs ayında gerçekleşen bu festival, çam fıstığı ile ünlü Koçarlı'da üç gün boyunca çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Yerel halk ve misafirler, Yığıntaş piknik alanında çam ağaçları altında piknik yapmanın yanı sıra halk oyunları, şehir turu ve konserlerle festivalin tadını çıkarmaktadır.
12- Alinda Kültür Sanat ve Turizm Festivali
Karpuzlu
Alinda Antik Kenti'nin ve bölgenin tanıtımını amaçlayan bu festival, çeşitli etkinlikler ve panayırlarla yerel halkın desteklenmesini hedeflemektedir. Sanat, kültür ve turizmin bir araya geldiği etkinliklerle ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunmaktadır.
13- Uluslararası Tarım, İncir ve Kültür Festivali
Germencik
Bu festival, dünyanın en iyi incirini tanıtmayı amaçlamaktadır. Konserler, yarışmalar ve halk dansları gibi etkinliklerin düzenlendiği festival, tarım ve kültür alanındaki zenginliği kutlamaktadır.
14- Gençlik Festivali
Davutlar, Kuşadası
Her yaz aylarında gerçekleşen ve ünlü sanatçıların katıldığı bu festival, yoğun ilgi görmektedir. Müzik dolu geçen etkinlik boyunca, ülkemizde merakla beklenen festivalde gençler bir araya gelir. Biletler aylar öncesinden tükenmektedir.
15- Yörük Şenliği
Yenipazar
Aydın'ın yörüklük kültürünü yaşatmak amacıyla düzenlenen Yörük Şenliği, her yıl Mayıs ayının ilk Pazar günü gerçekleşmektedir. Konserler, halk oyunları ve el sanatları sergileri ile renklenen festivalde, Aydın'ın tüm ilçelerinden yoğun ilgi görmektedir. Misafirlere, geleneksel yemeklerden olan keşkek ve pilav dağıtılmakta, yöresel el işi ürünler sergilenmektedir.
GEZİ REHBERİ
1. Zeus Mağarası
Zeus Mağarası Davutlar Milli Parkı girişine 100-150 metre uzaklıkta, dağ eteğinde, içinden çıkan su kaynağının oluşturduğu oldukça derin, küçük havuz benzeri su birikintilerinin oluşturduğu doğal bir mağaradır. Yer aldığı tepenin üst kısmında Panionion Antik Kenti yer almaktadır. Tam bir doğa harikası olan mağaranın suyunun çıktığı yer tam olarak bilinmemektedir. Mağaraya Zeus isminin, Zeusla ilgili anlatılan öykülerden yola çıkarak verildiği düşünülmektedir. Yapılan incelemede mağarada yüzeyde hiçbir kültür varlığına rastlanılmamıştır. Mağara korunması gerekli tabiat varlığı özelliğindedir.
2. Nysa
Antik Karia Bölgesi'nin önemli bir kenti olan Nysa, Aydın–Denizli karayolu üzerinde Aydın’ın 30 kilometre doğusunda, Sultanhisar İlçesi’nin 3 kilometre kuzeybatısında yer almaktadır. Nysa‘nın kuruluşu hakkındaki bilgiler, Augustus devrinin ünlü gezgin ve coğrafyacısı Amasyalı Strabon (M.Ö.63 –M.S.21) ile tarihçi Stephanos’un anlattıklarından öğrenilmektedir. Eskiden Karia olarak adlandırılan bölge Helenistik Dönem'de, M.Ö. 3'üncü yüzyılın ilk yarısında Seleukos’un oğlu I. Anthiochos Soter tarafından kurulmuştur.
İki şehir olarak kurulan kenti bir köprü birbirine bağlamaktadır. Burada tiyatro, Gymnasion, agora, tünel vb. yapılar mevcuttur. Roma Dönemi'nde binalara ilaveler yapılmıştır. Kent özellikle Roma İmparatorluğu egemenliği altındayken kültürel alanda önemli bir noktaya ulaşmıştır. Çok dik bir boğazın iki yanında kurulmuş binalar, sokaklar ve meydanlar tonozlu alt yapılarla desteklenmiştir. Nysa eski çağlarda özellikle eğitim alanında ünlü bir kenttir ve Strabon bu kentte eğitim görmüştür. Antik kentteki Gymnasion ve kütüphane kalıntısı Nysa’daki bu eğitim yapılarını oluşturmaktadır.
Bugün Nysa’yı çevreleyen Helenistik şehir suruna ait herhangi bir kalıntıya rastlanmamaktadır. Ancak yer yer Bizans Dönemi'nden kalma sur izleri görülmektedir. Tiyatro, kent merkezinde doğu yamaçta olup iyi korunmuş durumdadır. Caveasının biçimi yarım daireyi biraz aşmaktadır. Nysa’nın en iyi korunmuş yapısı Bouleuterion’dur. Bu yapı Strabon Gerontikon (Yaşlılar Meclisi) olarak tanımlanmıştır. Dikdörtgen planlı yapının iç kısmında yarım daire şeklinde cavea (theatron) yer almaktadır.
Latmos - Beşparmak Dağları
Bizans Dönemi'nde manastırlara çıkmak için kullanılan ve daha önceki çağlarda Beşparmak’ın zirvesindeki (Tekerlek Zirvesi 1.375 metre) hava ve yağmur tanrısının kutsal alanına yapılan ayin yürüyüşlerinde de yüzyıllardır kullanılan bir patika ile 45 dakikalık bir yürüyüşten sonra M.Ö. 7-8 bin yıllara tarihlenen prehistorik kaya resimlerinin bulunduğu bir mağaraya ulaşılır. 45 dakikalık ikinci bir yolculuktan sonra bölgenin birçok Bizans manastırları ve keşiş mağara ve barınaklarının içinde bulunan Yediler Manastırı’na varılır. Günümüzde köylüler zeytinliklerine ulaşmak, çevredeki diğer köylere gitmek için bu patikayı kullanmaktadır.
3. Eski Doğanbey Köyü
Doğanbey Köyü Aydın ili Söke ilçesine 30 km uzaklıktadır. Sırtını Mykale Dağlarına (Dilek Dağları) yaslamış olan köy, Kurtuluş Savaşı sırasında mübadele sonucunda Yunanistan’a göç eden Rumlardan kalma bir köydür.
Köyde bulunan konut, dükkân, hastane ve çeşme gibi yapılar geç Osmanlı dönemi mimari özelliklerini yansıtırlar.
Köy geçmişte mübadele sonucu yerleşen köylüler tarafından terk edildiğinden evleri satın alan kişiler aslına uygun restore etmektedir.
Özellikle mimarisiyle büyük ilgi çeken köyün taş evleri, dar sokakları ve doğal güzellikleri görülmeye değerdir. Rumca odalar anlamına gelen "Domatia" ismiyle kurulan köy zaman içinde "Doğanbey" ismini almıştır.
4. Didyma Kutsal Alanı Ve Apollon Tapınağı
Liman kenti Miletos'a ait olan Didyma kutsal alanı M.Ö. 7. ve 6. yüzyıldan itibaren 'Kutsal Yol' ile bu kente bağlanmıştır. Elimize ulaşan en eski yapı kalıntıları ve arkeolojik belgeler M.Ö. 8. yüzyılın sonlarına tarihlenir. Didyma antik dönemin en tanınmış kehanet merkezleri arasında sayılan Apollon kutsal alanı ile ünlüdür ve kutsal alanın önemi M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren anıtsal bir tapınak yapısı ile görünür bir anlam kazanmıştır. Apollon Tapınağı kendi dönemine ait en büyük tapınaklar arasında yer almaktadır.
Didyma'da Apollon'un yanı sıra hatta bazıları kendi kült yapılarına sahip başka tanrılar da tapınım görmüştür.
Didyma ile ilgili ilk yazılı kaynak Herodot’a dayanmaktadır. Herodot MÖ 600’lerde Mısır Kralı II. Nekho ve Lidya Kralı Kroisos’un Didyma’daki Apollon mabedine adaklar sunduklarını nakleder. Arkaik Devir'de çok ünlü olan Apollon’un kutsal yeri Persler tarafından MÖ 494 yılında yakılmıştır.
MÖ 311’de tekrar canlanmaya ve mabet yeniden inşa edilmeye başlanmıştır. Seleukoslar Dönemi'nde mabet planında değişiklikler yapılarak boyutları büyütülmüştür. Artemis, Zeus, Aphrodite mabetleriyle diğer bazı yapıların da bulunduğu inşaatın Roma Devri'nde de sürdüğü mabet çevresinde ele geçen kitabelerden anlaşılmaktadır.
MS 250’den önce mabet önemini yitirmeye başlamış ve MS 385 yılında ise Theodosios’un emri ile tamamen etkinliğini yitirmiştir. Hristiyanlığın yaygınlaşması ile zaten bitirilmemiş olan mabedin adytonuna bir kilise yapılmıştır.
5. Zincirli Han
Zincirli Han adıyla da bilinen yapı, Nasuh Paşa Külliyesi'nin bir parçasıdır. Han enine dikdörtgen büyük bir avlunun etrafındaki iki katlı ana bölümden ve bu avlunun güney-doğudan geçilen, üstü açık küçük bir kare kısmından oluşan bir plan şemasına sahiptir. Moloz taş ve tuğla ile inşa edilmiş olan hanın, güney cephesi hariç, diğer cephelerine evler bitişiktir. Alt ve üst kattaki pencere ile kapının avludan bakıldığında, simetrik olduğu görülmektedir. Avluda üst kata çıkışı sağlayan merdivenler ve varlığı kanıtlanabilen iki katlı revak bugün mevcut değildir. Yapı, avlulu ve iki katlı bir handır. Güneyindeki girişin üst kısmında yer alan kitabesine göre han, Nasuh Paşa tarafından H.120/ M.1708 tarihinde inşa edilmiştir. 2012 yılında Aydın Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından başlatılan restorasyon çalışmaları 2015 yılı sonunda tamamlanmış ve 2016 yılı başında Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından otel olarak hizmete sunulmuştur.
6. Arapapıştı Kanyonu
Kemer Barajı'nı besleyen Akçay’ın yıllar içerisinde aşındırmasıyla oluşan Arapapıştı Kanyonu 380 yüksekliği, 6 kilometre uzunluğu ile benzersiz bir doğayı sizlere sunmaktadır. Doğal oluşumları bünyesinde barındırmasının yanısıra antik dönemden kalma şehir kalıntıları ile de tarih ve doğanın birleştiği nadir alanlardandır.
7. Priene Antik Kenti
Priene Antik Kenti, Samsun Dağı’nın (Mykale) güney yamacında, Aydın’ın Söke ilçesinin 15 kilometre güneybatısında yer almaktadır. İon Birliği'nin bir üyesi olan kent hakkındaki ilk bilgilere, antik kaynaklarda MÖ 7. yüzyılda rastlanmaktadır.
Kent, MÖ 4. yüzyılın ortalarında Miletli Hippodamos’un kendi adıyla bilinen planı esas alınarak yeniden inşa edilmiştir. Priene, Bizans döneminde piskoposluk merkezi haline gelmiştir. Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlar nedeniyle denizden gittikçe uzaklaşan kent, zamanla önemini yitirmiştir. Priene’nin MS 13. yüzyılda tamamen terkedildiği bilinmektedir.
Kentin sarp bir kaya üzerine kurulması, saldırılara karşı korunmasında avantaj sağlamıştır. Priene, Antik Çağ’dan günümüze kadar en iyi korunan şehir planlama örneğidir. Bu yönüyle, Anadolu'da şehir planlamasının gelişimini anlamak ve modern planlama çalışmaları için bir model olarak oldukça önemlidir. Antik kent merkezinde dönemin ünlü mimarları tarafından inşa edilen ve şehir planına ustalıkla yerleştirilen çok sayıda anıtsal yapı bulunmaktadır.
Kentin en önemli yapıları arasında Demeter Tapınağı, Athena Tapınağı, agora, Zeus Tapınağı, bouleuterion, yukarı gymnasion, aşağı gymnasion, Mısır Tanrıları Tapınağı, Büyük İskender’in evi, Bizans kilisesi ve nekropol alanı sayılabilir. Kentin bir diğer önemli yapısı olan tiyatro, MÖ 350 yılında inşa edilmiştir ve 5 bin kişilik kapasiteye sahiptir.
Bunların yanında, Geç Klasik ve Helenistik dönemlerden kalma, türünün en iyi korunmuş örneklerden biri olarak Priene'nin evleri, yerleşim tarihi hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Kent bu yönüyle "Anadolu’nun Pompei'si" olarak tanımlanmaktadır.
Priene Arkeolojik Alanı, 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine eklenmiştir.
8. Yörük Ali Efe Evi Müzesi
Milli Kahraman Yörük Ali Efe’nin İzmir’den dönüşünden ölümüne kadar yaşadığı Aydın’ın Yenipazar ilçesindeki evi 1980’li yıllarda çıkan yangında tamamen yanmıştır. 1995 yılında Aydın Valiliği buranın bir müze eve dönüştürülmesi önerisinde bulunmuş; Yörük Ali Efe’nin mirasçıları da müze yapılması koşulu ile evi Kültür Bakanlığı'na bağışlamışlardır. Ev, aslına uygun restorasyon ve bahçe tanzim çalışmaları sonucunda 2001 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır.
Müzede, Yörük Ali Efe’nin kullandığı ve varisleri tarafından müzeye bağışlanmış olan şahsi eşyaları sergilenmektedir. Ayrıca müze teşhirinde yer alan diğer etnografik eserler Aydın Arkeoloji Müzesi koleksiyonlarından devredilen eserler ile piyasadan alınan ve vatandaşların bağışladığı malzemelerle oluşturulmuştur. Bakanlar Kurulu Kararı ile Yenipazar Şehir Mezarlığı'ndaki yerinden taşınan Yörük Ali Efe’nin mezarı da müze bahçesinde yer almaktadır.
9. Afrodisias Müzesi
Afrodisias Müzesi, Afrodisias Antik Kenti kazılarında ortaya çıkartılan eserlerin sergilendiği ve müze ile ören yerinin iç içe olduğu ender müzelerdendir. Küçük eserler salonunda ören yeri sahası içindeki Akropol Tepe ve Pekmez Tepe höyüklerinde yapılan kazılardan çıkartılan Kalkolitik Dönem, Bronz Çağı erken, orta ve geç dönemlerini kapsayan Prehistorik eserlerle, bu höyüklerden ve Afrodit Tapınağı çevresinden çıkarılan Lidya seramikleri, Arkaik, Klasik, Helenistik dönem eserleri ile ören yerinde yapılan kazılarda ele geçen Roma, Bizans ve Erken İslami devir eserleri sergilenmektedir.
Afrodisias Müzesi teşhir ettiği heykeltıraşlık eserleri yönünden oldukça zengindir. Bu yönüyle önemli bir arkeoloji müzesidir. Baba Dağı yamaçlarından çıkartılan beyaz, mavi-gri mermerlerden Afrodisias’lı heykeltıraşların yaptığı bu eserlerle her salonda Afrodisias heykelciliğinin ayrı bir yönü teşhir edilmiştir. Bu salonlar; İmparatorluk Salonu, Melpomene Salonu, Odeon Salonu, Camekanlı Teşhir Galerisi, Camekanlar, Penthesilia Salonu ve kente adını veren Tanrıça Aphrodite Salonu, ayrıca iç bahçe ve avluda kentte çıkan lahitler teşhir edilmektedir.
Müze eser koleksiyonunun en önemli bölümünü MÖ 1. yüzyılda Geç Helenistik Dönemde faaliyete başlayıp, MS 5. yüzyıl Erken Bizans dönemine kadar varlığını sürdüren Afrodisias Heykeltıraşlık Okulu’nun ürettiği çok sayıdaki heykel ve kabartmaları ile muhtelif tipte lahitleri oluşturmaktadır. Bu plastik eserlere örnek olarak halen teşhirde bulunan Zoilos Frizi, Melpomene (Trajedi ilham veren esin perisi) heykeli, muhtelif imparator heykelleri, Polykleitos’un Diskophoros adlı heykelinin MS 1. yüzyıl mermer kopyasını, Akhilleus – Penthesileia grubunu, bebek Dionysos ve Satyr heykellerini, muhtelif Nike heykellerini, Afrodisias Afrodit’inin kült heykelini, rahip ve rahibe heykellerini örnek olarak gösterebilir.
Kente adını veren ve kent kimliğinin gelişiminde önemli rol oynayan Aphrodite kutsal alanının ve kentteki özgün Aphrodite kültünün de Akdeniz Havzasında geniş bir alanı kültürel açıdan etkilediği bilinmektedir. Bu özellikleri nedeniyle, Afrodisias Antik Kenti yaklaşık 2-3 kilometre kuzeydoğusunda bulunan antik mermer ocakları ile birlikte 2017 yılında Dünya Miras Listesi’ne kaydedilmiştir.
Afrodisias’ın Tarihi
Afrodisias, özellikle Roma çağında Aphrodite kültüyle tanınmış bir antik kentti ve önemli bir heykelcilik okuluna sahipti. Anıt yapıların çok iyi korunmuş olan bu kent, günümüzde Türkiye'nin en önemli arkeolojik alanlarından biridir.
MÖ 5000'lere kadar giden prehistorik bir yerleşmenin üzerine MÖ 6. yüzyılda kurulan Afrodisias başlangıçta küçük bir köydü. İlk Aphrodite tapınağı da bu devirde yapıldı. MÖ 2. yüzyılda, ızgara planlı olarak yeniden düzenlenen kentte, yaklaşık bir kilometrelik bir alana yayılmış 15000 civarında insan yaşıyordu.
MÖ 1. yüzyılda Roma imparatoru Augustus, Afrodisias’ı kişisel koruması altına aldı. Bugün ayakta kalan anıtları bu dönemde kazanan antik kent, MS 3. yüzyılın sonlarında Roma İmparatorluğu'nun Karia Eyaleti'nin başkenti oldu ve 4. yüzyılın ortalarında etrafı surla çevrildi. 6. yüzyıldan itibaren eski önemini kaybetmeye başlayan kent, 12. yüzyılda tamamen terk edildi.
Afrodisias Müzesi'ne Nasıl Gidilir?
Aydın Karacasu ilçesinde Geyre Mahallesi'nde bulunmaktadır.
10. Cincin Kalesi
Koçarlı İlçesi, Cincin Mahallesi'nde yer almaktadır. Cihanoğulları'nın güvenliğini ve çevre üzerindeki ekonomik denetimini sağlamak amacıyla yapılmış, yapılar topluluğudur. Osmanlı Devri Ayanlık Dönemi yapısı olan kalede güneyde kalan ve terasla düz ayak olan köyün anayolundan girilmektedir. 51 pafta, 1660 parsel üzerinde hamam yapısı bulunmaktadır. Moloz taş malzeme ile inşa edilmiştir.
11. Aydın Arkeoloji Müzesi
Herodot’un deyişiyle ‘yeryüzünde bilinen en güzel gökyüzünün altında en güzel iklimde’ bulunması nedeniyle Aydın, tarih öncesi dönemlerden itibaren çeşitli kültürlerden oluşan renkli, canlı ve büyük uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Antik Çağ İonya Bölgesi’nin güney kesimi ile Karia Bölgesi’nin kuzey kesiminde yer alan Aydın’ın büyük bir bölümü, müzenin faaliyet alanını kapsamaktadır.
Aydın’ın Ilıcabaşı mahallesinde 15 bin metrekarelik alan üzerinde yer alan Aydın Arkeoloji Müzesi, 2012 yılında ziyarete açılmıştır. Bodrum, giriş ve bir kattan oluşan müzede bin 340 metrekare sergi salonu bulunmaktadır. Müzede, Aydın ve çevresindeki kazılarda bulunan taş, cam ve pişmiş toprak eserler ile sikkeler ve mozaik yer döşemesinden oluşan arkeolojik eserler sergilenmektedir.
12. Sırtlanini Mağarası
Mağara, Karacasu İlçesi'ne 13.5 kilometre, Afrodisias'a ise 9.5 kilometre uzaklıktadır. Mağara genel anlamda bir doğa harikasıdır. 348 metre uzunluğundadır. Yaklaşık 4 metre sürünülerek girilebilen ağız kısmından sonra mağara birden büyük bir galeri halini almaktadır. Galerinin girişe yakın bölümünde görülen seramik parçaları antik bir yerleşim olduğunu düşündürmektedir. Sarkıt ve dikitler vardır.
13. Milet Ören Yeri
Aydın İli, Didim İlçesi'ne bağlı Balat Köyü sınırlarında kalmakta olup Büyük Menderes Nehri'nin denize döküldüğü yerde bulunmaktadır.
Daha önceden yerel bir yerleşimi bulunan Milet Antik Kenti, MÖ 2.binyılda Minos Kralı’nın kardeşi Serpedon komutanlığında Anadolu’ya Girit’ten gelen bir grup göçmen tarafından kurulmuştur. Miken ve Aka kolonilerinden sonra kentte Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma, Doğu Roma, Menteşe Beyliği ve Osmanlı Dönemi yaşanmıştır.
Arkaik Çağ'da Milet önemli bir yerleşim merkezi ve liman kenti durumunda olup İonia Konfederasyonu'nun başkenti konumuna sahipti. Önemi Helenistik, Roma ve Doğu Roma dönemlerinde de devam etmiştir. Daha sonra denizin çekilmesiyle ve liman kenti özelliğini kaybetmesi nedeniyle önemi azalmıştır. 1071 Malazgirt Savaşı'nda Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan Doğu Roma ordusunu yendiğinde Anadolu kapıları Türk akınlarına açılmış ve 10 sene gibi kısa bir sıra içinde Ege kıyılarına kadar dayanmıştır. 1261 yılından sonra bu bölgede Menteşe Beyleri'nden Orhan, Milet’te kendi adına para bastırıp kentin adını Palatia olarak yazdırmıştır. Kent bundan sonra Balat adıyla anılmıştır.
1424’de II. Murat Menteşe Beyliğini ele geçirince Balat, Osmanlı egemenliği altına girmiştir. 1955 yılında meydana gelen depreme kadar Balat’ta köy yerleşimi sürmüştür. Bu deprem sonrası Milet Antik Kenti terkedilmiştir.
Milet Antik Kenti'nde bugün yüzeyde görülen kalıntılar, Helenistik, Roma, Doğu Roma ve Türk Dönemine aittir. Helenistik Çağ kalıntıları; tiyatro, hereon, Apollon Kutsal Alanı, İonik stoa, gymnasium, Helenistik depo, bouleterion, güney agora, Roma Çağı kalıntıları, Doğu Roma Hamamı, Doğu Roma Kilisesi, St. Michael Kilisesi, Türk Dönemi kalıntıları; kervansaray, tekke, hamamlar, Kırk Merdivenli Camii, İlyas Bey Camii ve Külliyesi’dir.
Antik Yunan medeniyetinin bilimde ilerlemesi Miletos ekolu yoluyla başlamıştır. Miletoslu Anaksimenes varoluşu açıklamaya çalışmış, Anaksimandros tanrılara dayanmayan evrensel kanunları taşlara kazdırmış, Hekataios ise coğralyada üstünlük göstermiş ve dünya haritasını ilk çizen kişi olarak tarihe adını yazdırmıştır.
Felsefenin babası sayılan Thales ise Mısır’a yaptığı ziyaret sonrasında güneş tutulmalarını hesaplamayı öğrenmiştir. Thales, aynı zamanda maddenin birkaç temel bileşenden oluştuğunu öne sürerek atom kavramına giden yolu açmıştır.
14. Milet Müzesi
Milet Müzesi, Aydın’ın Didim İlçesi’nde bulunan Milet Antik Kenti içinde yer almaktadır. 1973 yılında hizmete açılan müze, 2000 yılında Bakanlık oluru ile kapatılmış, sergilenen eserler 2007-2011 yılları arasında yapıma tamamlanan yeni müze binasında yeniden teşhire açılmıştır.
Müzenin teşhir alanları bahçe ve kapalı teşhir olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Bahçe teşhirinde Milet şehir sembolü olan aslan heykelleri, yazıtlar, mezar stelleri, lahitler, mimari eserler ve sütun başlıkları sergilenmektedir. Müzenin idari binası içinde bulunan kapalı teşhir alanı 600 metrekaredir. Bu alanda Milet Antik Kenti, Priene Antik Kenti ve Didim Apollon Tapınağı buluntuları sergilenir.
Milet Antik Kentine ait; canlandırma Minos Dönemi (M.Ö. 20-15 yy) mutfağı, Minos Dönemi buluntuları, Zeytintepe Arkaik Afrodite Kutsal Alanı buluntuları, Gacartepe Mezarı buluntuları vardır.Milet Antik Kentinden Didim Apollon Tapınağına giden kutsal yol buluntuları ve Apollon Tapınağı adak eşyaları sergi salonunda yer alır. Anadolu’nun Pompei’si olarak anılan Priene Antik kenti özellikle zengin evleri buluntuları Priene bölümündedir.
İç mekân vitrinlerinde çeşitli dönemlere ait sikkeler, süs eşyaları, cam koku şişeleri bronz eşyalar ve figürünler, pişmiş toprak eşyalar ve figürünler, Menteşeoğulları Beyliğine tarihlenen İlyas Bey Camii buluntuları sergilenen eserler arasındadır. Ayrıca Arkaik Döneme ait mezar stelleri ve bitmemiş heykel grubu sergi mekânındadır.
15. Süleyman Bey Camii
İstasyon binası yakınında bulunan Süleyman Bey Camisi klâsik Osmanlı üslubunda yapılmıştır. Üveys Paşazade Mehmet Bey’in torunu ve Cezayir Beylerbeyi Mustafa Paşa’nın oğlu Süleyman Bey tarafından 1683 yılında yaptırıldığı, Süleyman Bey’in vakfiyesinden öğrenilmiştir.
Mimar Sinan’ın kalfalarından biri tarafından inşa edildiği düşünülen avlu içerisindeki kare plânlı bu camii, kesme taştan ve tek kubbeli bir yapıdır. Kubbesi, iki kademeli beden duvarları üzerinde 16 köşeli bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Camiyi aydınlatan pencereler duvarlarda ve kasnakta yer almaktadır. Dışarıdan dar bir merdivenle kadınlar mahfiline çıkılır. Kubbe içerisindeki bezemeler XVII. yüzyıl üslubuna göre yenilenmiştir. Kesme taştan yapılmış mihrabı sade olup, mermerden yapılmış minberin merdiven altı işlemelidir.
Tek şerefeli minaresinin gövdesi çok kenarlıdır. Caminin minaresi 1899 depreminde yıkılmış, şerefeden yukarı kısımları yenilenmiştir. Ancak bu yenilenme orijinal durumundan çok uzaktır. Yunan işgali sırasında tahribata uğrayan minare 1954-1956 yıllarında cami ile birlikte onarılmış ve orijinal durumuna getirilmeye çalışılmıştır.
16. Nasuhpaşa Küllliyesi
Külliyenin batısında, hamamın doğusundaki yapı, halk arasında Osman Ağa Medresesi ismiyle de anılmaktadır. Medrese, kareye yakın bir avlu etrafında sıralanan tek katlı ahşap kapılı kare planlı moloz taş ve tuğladan inşa edilmiş odalardan meydana gelmektedir. Ancak yol nedeniyle, güney-doğu köşe ve doğu cephe tamamen ortadan kaldırılmıştır. Medrese taş ve tuğla ile inşa edilmiştir. Girişi güney cephededir. Sonradan kapatılmıştır. Günümüzde 17 adet öğrenci odası mevcuttur. Kitabesine göre yapı, H.1120/M.1708 yılına tarihlendirilmektedir. 2010 yılında restorasyonu tamamlanarak açılışı yapılmıştır.
17. Alabanda Antik Kenti
Aydın İli Çine İlçesi Doğanyurt Köyü sınırları içerisindedir. Alabanda Antik Kenti'nin üzerinde bulunduğu Araphisar, Doğanyurt Köyü'nün bir mahallesidir. Kent Çine Çayı’nın (Marsyas) 4 kilometre batısında Karadağ’ın uzantıları olan iki tepenin yamacına, kuzeyde Çine Ovası’na doğru yayılmıştır. Alabanda’nın yolu asfalt olup, antik kentin ortasından geçerek Alinda’ya ulaşmaktadır.
Alabanda adı Karia dilinde Ala (at), banda (yarış) anlamına gelen kelimelerden türemiştir. Bizanslı tarihçi Stephanos, Kral Kar’ın oğlu Alabandos’un bir at yarışını kazanması nedeniyle kente Alabanda adının verildiğinden söz etmektedir. Çiçero ise Tanrılar Dünyası isimli eserinde kentin adını Kar Tanrısı Alabandos’tan aldığını söyler. Daha sonra Büyük İskender’in Anadolu’ya gelişinde adından söz edilmeyen Alabanda hakkındaki ilk bilgiler M.Ö. 3'üncü yüzyıl sonrasından öğrenilmektedir. Buna göre Seleukos Kralı kente Khrysor Antiokhia adını verir. Delphi’de bulunan bir yazıtta III. Antiokhos’un isteği üzerine Amphiktion Meclisi tarafından Alabanda’nın dokunulmazlığı konusunda karar alındığı ve bu karar gereğince, kentin Zeus Khrysaoeos ve Apollon İsotimos’a adandığı belirtilmiştir.
M.Ö. 70 yılında Roma’nın Anadolu’ya tamamen egemen olmasından sonra Alabanda 21'nci kent olarak Asya eyaletine katılır. M. Antonius tarafından M.Ö. 48 yılında Ephesos’un eyalet başkenti ilan edilmesi ile bölge başkenti olur ve Miletos, Piriene, Tralleis ve Nysa buraya bağlanır.
Alabanda, M.Ö. I ve M.Ö. II yüzyıllarda Roma ile iyi ilişkiler içinde olmuştur. M.S. 22 yılında da Tiberius kente yeniden dokunulmazlık (asyle) hakkını vermiştir. Strabon, kentin oldukça zengin halkının eğlenceye düşkün olduğundan ve kentte arp çalan pek çok kız bulunduğundan söz etmektedir.
Alabanda M.S. 4. yüzyılda Bizans hakimiyetine girmiş ve sonrasında Aphrodisias Metropolitliği'ne bağlı piskoposluk merkezi olmuştur. XI. yüzyılda Türk egemenliği altındaki kent Haçlı Seferleri ile yeniden el değiştirir. Ancak 1280’den beri Türklerin himayesindedir. Alabanda da ilk defa 1905-1906 yıllarında Ethem Hamdi Bey tarafından kazılar yapılmıştır. Alabanda Antik Kenti'nin arkeoloji dünyasına ve turizme kazandırılması için 1999 yılından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleri ile Aydın Müze Müdürlüğü başkanlığında kazılar yapılmaktadır.
18. Ahmet Şemsi Paşa Camii
Halk arasında Kırmızı Minareli Cami olarak da bilinmektedir. Ahmet Şemsi Paşa tarafından 1659 yılında yaptırılmıştır. Kare planlı son cemaat yerine sahip, tek kubbeli, tek minareli bir camiidir. Tuğla minaresinden dolayı kırmızı minareli camii ismi verilmiştir.
19. Magnesia Antik Kenti
Magnesia Antik Kenti, Aydın’ın Germencik ilçesinde yer almaktadır.
Kent, efsaneye göre Thessalia’dan gelen Magnetler tarafından kurulmuştur. Apollon’un kehaneti ve yol göstermesi üzerine Anadolu’ya gelen Magnetlerin kurdukları ilk Magnesia’nın yeri bilinmemektedir. Menderes Nehri'nin sürekli yatak değiştirip taşması sonucu meydana gelen salgın hastalıklar ve Pers tehlikesine karşı Atinalı Thibron’un MÖ 400’lerde kenti taşıyarak yeniden kurduğu bilinmektedir. Bugünkü kent, yeniden kurulan ikinci Magnesia’dır.
Magnesia, çevresi surla çevrili, ızgara planlı cadde ve sokak sistemine sahip bir kenttir. Priene, Ephesos ve Tralleis üçgeni arasında ticari ve stratejik açıdan önemli bir konuma sahiptir. Magnesia’nın ünü, tasarım ve uygulamalarıyla ismi günümüze kadar ulaşmış olan mimar Hermogenes’ten kaynaklanmaktadır.
Hermogenes, pseudodipteros tapınak planını ve sütun aralıklarına göre tapınak tiplerini belirleyen ilk mimardır. Baş eseri Magnesia’daki Leukophryne Tapınağı’dır. Hermogenes bu tapınağı Arkaik döneme ait başka bir tapınağın yıkıntıları üzerine inşa etmiştir. İon düzeninde 8x5 sütunlu olan tapınak, Anadolu’nun Helenistik dönemdeki dördüncü en büyük tapınağıdır.
1994-2001 yılları arasında Artemis Kutsal Alanı’nda yürütülen kazı çalışmaları sonucunda tapınağın önündeki altar ile agora arasındaki, mermer döşemeli tören alanı ortaya çıkarılmıştır. Tören alanının çevresi, boyutları üç metreye ulaşan tanrı kabartmalarıyla kaplı olup önünde kurban halkaları yer almaktadır. Törenlere katılacakların duracakları yerleri belirten “topos” yer yazıtları, alanın iki yanını sınırlayan döşeme blokları üzerinde yer almaktadır. Kutsal alanı çevreleyen stoadan bölümler de kazılarda ortaya çıkarılmıştır.
Magnesia’nın önemli yapılarından bir diğeri mil altında kalarak ortadan kaybolmuş olan agorasıdır. Agoraya, Artemis Kutsal Alanı’ndan, kutsal bir kapı ile girilir. Propylon tümüyle ortaya çıkartılmıştır. Agora, 26 bin metrekarelik boyutu ve 414 sütunu ile döneminin en büyük çarşıları arasında yer almaktadır. Agoranın, Roma dönemine ait “Çarşı Bazilikası” olduğu tespit edilmiştir. Yapıdaki başlıklarda, Homeros’un Odyseia adlı eserinde bahsedilen köpek bacaklı Skylla’nın macerasını anlatan kabartmalar kullanılmıştır.
Dini amaçlı törenlerde kullanılmak üzere yapılmakta iken heyelan nedeniyle yarım kalmış bir yapı olan Theatron, 32 kişilik Latrina (genel tuvalet) ile birlikte Magnesia’nın önemli yapıları arasında yerini almıştır.
Magnesia’da bugün kısmen görülebilen diğer yapılar arasında ise Milet’teki Faustina Hamamı'nın bir kopyası olan hamam, Odeon, Stadion, spor ağırlıklı bir eğitim merkezi olan Gymnasion, Roma Tapınağı, Bizans suru ve 5. yüzyıla ait enine planlı Çerkez Musa Camisi sayılabilir.
Magnesia Ören Yeri kazılarında ortaya çıkan, Roma dönemine ait, mermerden yapılmış dört kadın heykeli Aydın Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
20. Cihanoğlu Camii
Camii, doğu-batı yönlerinde, eğimli bir alanda, yüksek bir platform üzerinde yer almaktadır. Alt kademede, batıda kemerli bir geçit, güneyde bir sebil vardır. Avlunun kuzey ve doğusunda medrese hücreleri mevcuttur. Yapı, moloz taşla inşa edilmiştir. Yer yer tuğlalar da görülmektedir. Kare planlı, kubbeli ve üç bölümlü son cemaat yeri ile kuzey-batıda bir minareye, üç bölümlü bir son cemaat yerine sahiptir. Cepheler pencerelerle hareketlendirilmiştir. Güneyde mihrap duvarı dışa doğru taşıntı yapmaktadır. Kuzeydeki son cemaat yerinin bölümleri kubbelerle örtülüdür. Kubbe geçişleri pandantiflidir. Kuzey yönündeki kapıdan harime geçilir. Harim kubbesinin geçişleri trompludur. Caminin son cemaat yeri ve harimi oldukça süslüdür. Ancak eski resimlerde görülen son cemaat yerindeki alçı süslemeler bugün yoktur. Harimdeki alçı süslemeler Barok karakterlidir. Bitkisel motifler "C" ve "S" kıvrımlar, silmeler dikkati çeken bezemelerdir. Caminin restorasyonu 2010 yılında tamamlanarak daha güzel bir görünüme kavuşmuştur.
21. Alinda
Aydın'ın Karpuzlu İlçesi'nde yer alan Alinda, önemli Karia kentlerinden biridir. Alinda’ya Aydın–Muğla karayolunun 30'uncu kilometresinden ayrılan 26 kilometrelik bir yolla ulaşılmaktadır. Alinda hakkında çok fazla bilgiye sahip olmamakla birlikte, Strabon’a göre; Hekatomnos’un kızı olan Ada, kardeşi Piksodaros tarafından Halikarnassos’tan kovulunca M.Ö. 340 yılında Alinda’ya çekilmiş ve bu şehri kendisine başkent yapmıştır. Alinda bir süre Aleksandria olarak adlandırılır. Bu dönemde Alinda kenti Grek kültünü benimsemiştir. Roma Dönemi'nde de önemini sürdüren kent M.S. 3'üncü yüzyıla kadar kendi adına para basmıştır. Alinda Bizans Dönemi'nde Aphrodisias Metropolitliği'ne bağlı piskoposluk merkezi olmuştur.
Alinda Antik Kentinin etrafı bir sur ile çevrilidir. Sur duvarları yerel granit taşından yapılmıştır. Oldukça iyi korunmuş durumdaki sur duvarları yer yer kulelerle desteklenmiştir. Kente su sağlayan su kemerleri de yer yer korunmuş durumdadır. Akropolün batısındaki su kemeri dört ayak üzerine oturmuş yuvarlak kemerli bulunmaktadır. Alinda’da bugün ayakta kalan en önemli yapı agoradır. Dikdörtgen planlı yapının güneyinde üst katı stoa olarak düzenlenmiş pazar yapısı yer alır. Doğu–Batı yönünde uzanan yapı üç katlıdır. Akropolün güneybatı eteğinde tiyatro yer alır. Alinda tiyatrosu doğal bir eğime oturtulmuş, güneydoğuya bakan caveası oldukça iyi korunmuştur. Sahne binası tamamen yıkılmış olan tiyatro Helenistik Dönem özellikleri taşımaktadır. Tiyatro yapılan ilavelerle Roma Dönemi'nde de kullanılmıştır. Akropol'de sadece planı belli olacak durumda iki adet tapınak temeli yer almaktadır. Karpuzlu’nun evleri arasında Karia tipi lahitler, Alinda nekropolünün şehrin güney eteğinde yoğunlaştığının belgesidir.
22. Çavuş Köprüsü
Kesme taş malzeme ile inşa edilmiş köprü tabakhane deresi üzerinde tabakhane köprüsünden sonra ikinci köprüdür. İki sivri kemerden oluşmuştur. Kemerlerin soldakinin kilit taşı üzerinde öküz ya da boğa başı kabartması yer almaktadır. Köprünün batı girişi üzerinde sağ kenarda tamirat kitabesi yer almaktadır.
23. Körteke Kalesi
Aydın İli Bozdoğan İlçesi, Körteke mahallesinin kuzey doğusunda yer alan yüksek bir tepe (Kale Tepe ) üzerine kurulmuş İç Karya'nın leleg tipi tepe kentlerinden biridir. Bu kent muhtemelen XYATİS Kentidir. Kayalık tepe üzerinde akropol yer almaktadır. Doğu ve batıda birer kule ile ortada bir sarnıç bulunmaktadır. Akropol M.Ö. 5. yy.a tarihlediğimiz, üç kuleli iç sur ile güneyden kuşatılmıştır.
24. Ramazan Paşa Camii
Cami, kuzey-güney yönlü eğimli bir alanda alçak bir platformun üzerine inşa edilmiştir. Yapı, kare planlı ve tek kubbeli bir harim, son cemaat yeri, kuzey-batıdaki minareden ibarettir. Şadırvan caminin kuzeyindedir. Caminin inşa malzemesi kesme taştır. Batı cephede, alt seviyede üçgen kemerli üç pencere, üst kısımda damla şekilli üç adet pencere yer almaktadır. Güney cephede mihrap, duvardan dışarıya doğru taşıntı yapmaktadır. İki yanında birer pencere, üst seviyede üç adet damla şekilli pencere vardır. Doğu cephe, batıdaki gibi düzenlenmiştir. Kuzeydeki son cemaat yeri üç bölümden oluşur. Her bölümün üzeri kubbeyle örtülüdür. Kubbe yuvarlaklarına pandantiflerle geçilmektedir. Revak sütunları silindirik gövdeli ve baklava dilimli başlıklıdır. Kuzey cephede pencerelerin yanı sıra harimin girişi mevcuttur. Harimin üzerini örten kubbenin yuvarlağına tromplarla geçilmektedir. Kuzeyde ahşaptan kadınlar mahvili yer alır. Mihrap yuvarlak kemerlidir. Minber, mermerden yapılmıştır. Yapının dışında fazla süsleme yoktur. Kubbe yüzeyi ışınsal düzenle 16 bölüme ayrılmıştır. İki inşa evresi geçirmiştir. İlk yapının kitabesi yoktur. 1595 tarihli vakfiyesine göre cami Ramazan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cami kısmen yanar. 1899 depreminde yıkılır. Şimdiki camii 1901 yılında Sökeli Hacı Halim Paşa tarafından yaptırılmıştır.
25. Güvercinada Kalesi
Kuşadası İlçesi, Hacıfeyzullah Mahallesi'nde bulunan Güvercinada Kalesi, Kuşadası Körfezi'nin ağzında limanı koruyan bir konumda yapılmıştır. Güvercinada üzerinde, Barbaros Hayrettin Paşa tarafından yaptırılan bir iç kale ve İlyas Ağa tarafından yaptırılan surlar yer almaktadır. Bu surlar Mora İsyanı sırasında adalardan ve denizden gelebilecek saldırıları önleyebilmek için yaptırılmıştır. Surlar adayı çepeçevre saracak şekilde yaklaşık 3 metre yüksekliğinde inşa edilmiştir. Kalenin yapımında kullanılan taşlar Yılancıburnu'ndan getirilmiştir. Surların güneyinde doğu yönüne cepheli merdivenlerle çıkılan yuvarlak kemerli ve iki kule ile korunan kale giriş kapısı yer almaktadır. Kuzey kule beşgen, güney kule ise silindirik biçimdedir. Kapı üstündeki kitabe boşluğu daha önce burada bir kitabenin olduğunu göstermektedir. Surların inşa kitabesi, kuzeydeki kule duvarı üzerinde bulunmaktadır.
26. Hasan Çelebi Camii
Halk arasında Eski-Yeni Cami olarak da bilinmektedir. Avlu içerisindeki cami, kare planlı ve tek kubbeli bir harime sahiptir. Kuzeyinde üç bölümlü ve üzeri kubbelerle örtülü bir son cemaat yeri ile batı cephenin kuzey ucunda bir minaresi vardır. Şadırvan avlunun kuzeyindedir. Kesme taştan inşa edilen yapı 1950 yılında onarım geçirmiştir. Cepheler dikdörtgen şekilli, sivri kemerli alınlıklar olan pencerelere sahiptir. Kuzeydeki girişten harime ulaşılır. Kubbeye tromplarla geçilmektedir. Mihrap mermerdir. Çokgen nişi mukarnaslı kavsarayla örtülüdür. Caminin süslemeleri mihrapta yoğunlaşmıştır. Kaynaklara göre yapı 1585'ten önce inşa edilmiştir.
27. İlyas Bey Camisi
İlyas Bey Camisi, Söke’de Miletos’un yanındaki Balat köyündedir. Menteşoğulları'ndan İlyas Bey tarafından 1404 yılında yaptırılmıştır. Cuma Camisi ismiyle de tanınan bu caminin yapımında Miletos Antik Kenti'nin mermer blok taşlarından yararlanılmıştır. Bu yüzden de caminin içi ve dışı düzgün mermer bloklarla kaplanmıştır. Kare planlı caminin mermer taş işçiliği yönünden önemli, kuzeydeki sivri kemerli kapısı üzerinde üç satırlık yazıtı bulunmaktadır.
Caminin ibadet mekânını örten kubbesi sekizgen bir kasnak üzerinde on dört metre çapında olup üzeri kiremitle örtülüdür. İçerisi her duvarda iki sıra halinde dörder pencere ile aydınlatılmıştır. Doğu duvarındaki ilk sırada bulunan pencerelerin üzerine çini kakmalı ayetler işlenmiştir. İkinci sıradaki pencereler ise geometrik desenli vitraylarla kaplıdır.
Caminin mermer mihrabı geometrik desenlerle bezenmiş olup çağının en güzel örneklerindendir. Caminin karşısındaki 1404 tarihli, dört köşeli ve kubbeli türbe İlyas Bey’e aittir.
28. Cihanoğlu Kulesi
Koçarlı ilçe merkezinde 18. yüzyıldan kalma kargir bir yapıdır. Cihanoğulları'nı baskınlardan korumak için yaptırılan bina konakla bağlantılı bir halde iken 1948 yılında geçirdiği bir yangın sonucu konağın yanıp yıkılması ile kule tek başına kalmıştır. 19. yüzyıl başında bir takım değişiklikler geçirmiş hamam ve teras gibi düzenlemeler eklenmiş ve bu sırada 20. yüzyıl başlarında stuko kaplama alçı süsler yapılmıştır.
29. Gümrük Önü Hanı
Gümrük Önü Hamamı bitişiğinde yer alan han, hamamla çağdaş olup iki kanadı tamamen yıkılmıştır. Günümüze dek hanın batısındaki bölüm ile güneyindeki mekânların bir kısmı ayakta kalabilmeyi başarmıştır. İki katlı han moloz taş ve tuğla malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Girişi eyvan şeklindedir. Ortada bir avlusu vardır. Sebil bu gün tamamen ayaktadır ve avlunun ortasında yer almaktadır. Dikdörtgen planlı, taş ve tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Cephesi, kademelendirilmiş, kemerli bir görünüm verilmiştir. Alt kısmında yalağı vardır. Yapının ticarete yönelik bir amaçla ve 19. yüzyıl içinde yapıldığı düşünülmektedir.
30. Öküz Mehmetpaşa Kervansarayı
İki katlıdır. Moloz taş ve devşirme taş malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Küçük bir iç kale görünümünde olan kervansaray, en üst kısmı üçgen uçlu, sivri dendanelidir. Geniş iç avluludur. Avlu etrafında sıralanmış odalar vardır. Günümüzde otel ve turistik tesis olarak kullanılmaktadır. Çeşitli dönemlerde restorasyon görmüş ve sağlam durumdadır. Geniş ve gösterişli giriş kapısının etrafı mermerdir.
31. Üveys Paşa Camii
Cami, kuzey-güney doğrultusunda eğimli bir arazi üzerine avlulu, kare planlı ve harimi tek kubbeyle örtülü olarak yapılmıştır. Yapının kuzeyinde üç kubbeli bir son cemaat yeri ve batı cephesinin kuzey ucunda minaresi vardır. Cepheler sıvalı olduğu için inşa malzemesi anlaşılamamaktadır. Kubbeler alaturka kiremitlerle örtülüdür. Cephelerin alt seviyesinde mermer söveli ve dikdörtgen şekilli pencereler vardır. Üst kısımları sivri hafifletme kemerleriyle hareketlendirilmiştir. Üst seviyedeki pencereler dikdörtgen çökertmeler içine yerleştirilmiştir ve sivri kemerlidirler.
Güney cephede öküz gözü pencereler dikkati çeker. Son cemaat yerinin üzeri kubbelerle örtülüdür. Ortadaki kubbeye istiridye kabuğu şekilli tromplarla, yanlardakine ise pandantiflerle geçilmektedir. Sütunlar yuvarlak gövdelidir. Kuzeyde kadınlar mahfili yer almaktadır. Yapının süslemeleri sadedir. Cami, Üveys Paşa tarafından M. 1568 yılında inşa edilmiştir.
AYDIN'DA NE YENİR - İÇİLİR?